Kan turalı: “Güzelim nereye gidiyorsun” dedi.
Kız: “Bey yiğit, baş ezen olsa börk bulunmaz mı olur, bu gelen kâfir çok kâfirdir,
savaşalım, dövüşelim, ölenimiz, ölsün, sağ kalanımız otağa gelsin” dedi.
Bir söylenti vardır. Erkekler güçlü kadınlardan korkarlar. Bunun doğru olduğu tam olarak varsayılabilir mi bilmiyorum çünkü erkeklerin güçlü kadından ne anladıklarını, bir stereotip olarak güçlü kadının ne olduğunu bilmiyorum.
Yine de erkeklik çalışmaları bize gösteriyor ki erkekliği tanımlayan pek çok “garip” unsur olabilir. Mesela yapılan bir araştırma, erkeklerin maske taktıklarında kendilerini daha az erkek gördükleri üzerine. Maske takmayı dahi erkeklik yarışına dahil edenlerin, heteroseksüel ilişkide kadınların güçleriyle ilgili problemlerinin olmaması bence beklenemez. İngiltere’de güçlü kadınlara yönelik algıyla ilgili bir araştırma var. Eğer gücü kariyer ve parayla ilişkilendiriyorsak, eşlerinden daha az kazanan bazı erkeklerin mutsuzluğu hakkında konuşabililiriz. Yalnız belirtmem gerek, paylaştığım iki araştırma da konuyla ilgili net bir cevap taşımıyor. O nedenle yazının devamında da varsayımlarla ilerleyeceğim.
Eğer erkekler kendilerinden daha fazla kazanan eşlerinden rahatsızlarsa -ya da kendilerinden daha fazla sevilen, daha sosyal, daha prestijli, daha iyi network sahibi, daha iyi kariyerli- o zaman bunun nedenleri üzerine düşünebiliriz.
Birinci neden olarak kadınların beklentilerini konuşmak istiyorum. Sonuç olarak geleneksel heteroseksüel ilişkide yani toplumsal cinsiyet rollerinin hakkıyla yerine getirilmesi gerektiğinin düşünüldüğü ilişkilerde kadınlar da erkeklerin kendilerinden daha fazla kazanmalarını bekliyor. Kadınlar da kendilerinden daha fazla kazanan erkekleri seçmeye eğilimli olabilir, dahası eğer kadın kendisi daha fazla kazanıyorsa erkeği bu toplumsal rol üzerinden aşağılamaya eğilimli olabilir. Yine de bu tek neden olamaz çünkü en başta bütün kadınlar bu eğilimde değil. İkinci olarak eğer kadınlar zaten kendilerinden fazla kazanan erkekleri tercih ediyorlarsa bunu önemseyen kadınlar zaten az kazanan kişiyle olmayacaktır. Bu durumda elimizde bunu umursamayan kadınlar kalıyor. İkinci ve en geçerli bulduğum neden erkekliğin toplumsal cinsiyet rolleri. “Para ve kariyer erkeğin, ev ise kadınındır.” Bu sınırlar aşıldığı anda zaten toplumsal cinsiyet normları kendini dayatmaya başlar. Kadının çalışması dahi başlı başına bu normlara karşı bir başkaldırı, ama kabul edelim artık kadınlar çalışıyorlar. Ekonomi ve çağın gereklilikleri insanları buna itiyor. Bu durumda normların hayatta kalmaları için yeni biçim almaları gerek. Aynı bekaret konusundaki yeni normlar gibi… Önceden herkes bakireliğin (bakirelik yalanı hakkındaki yazımız da burada) evlilikle birlikte “bozulması”(!) gereken bir şey olduğunu söylerken özgürce cinselliğini yaşayan bekar kadınlar geleneksel ailenin bir parça şoka girmesine neden oldu. Kadınlar bu konuda şiddet de görüyorlar ama olan oluyor. Bu nedenle bu norm “Tamam evlenmeden önce yaptın bari herkesle yapma nişanlınla, duygusal ilişkinle yap.” a dönmeye başladı. Çok yavaş, ama dönüyor. İşte burada da “Tamam karın kazansın ama senden de fazla kazanmasın.” yönünde bir norm dönüşümü var. Erkekliği tayin eden yeni normumuz hayırlı olsun!
Bu hikayede olan elbette ki ilişkilere oluyor. Kavgalar tartışmalar, yetersiz hissetmeler, maddi kontrolü kaybettiğini hisseden erkeğin girdiği açmaz -ki aslında ortada bir açmaz yokken. Bu hikaye bana her zaman Dede Korkut’taki Selcen Hatun’un hikayesini hatırlatır. Yiğit Kanturalı evlenme çağı gelince Oğuz iline rezil olmamak için bir kadın arar ve sonunda ailesi ona “kafirin” kızı Selcen Hatun’u önerir. Selcen Hatun’un güçlü bir kadın karakter olduğunu daha bu en baştaki kafir yakıştırmasından anlıyoruz. Kan Turalı Selcen’i almak için 3 canavarla savaşır ve bu savaşı kazanmasının nedeni savaş sırasında Selcen’in verdiği akıldır. Kanturalı daha bu noktada kadından akıl almış olmanın gurur kırıklığını yaşar. Dede Korkut’taki bu hikaye alışık olduğumuz örgüden farklıdır. Bunun nedenini Kemal Abdulla, bu hikayenin daha arkaik, yani daha anaerkil kökleri olmasına bağlar. (s. 75) Kanturalı, Selcen’i alır ve Oğuz iline doğru yola koyulur ama “kafir” durur mu? Selcen’i geri almaya yola çıkarlar. Zannederim her şey biraz burada karışıyor. Selcen Hatun, düşmanın geleceğini Kanturalı’dan önce anlıyor ve “kadın aklıyla” Kanturalı’yı uyarıyor. Düşmana karşı Kanturalı ile birlikte kılıç sallar, baş keser. Selcen Hatun’un bir de erkekliğin toplumsal rollerine uyan, kadınınkine uymayan bir özelliği daha vardır. Koruyuculuk, kollayıcılık ve bunun için fiziksel şiddet kullanmaktan çekinmemek. Kanturalı’nın atının gözüne ok saplandığını gören Selcen Hatun bu defa kafire tek başına bir daha saldırır. O zaman Kanturalı’nın gözü döner işte. Der ki:
Kalkıp yerinden doğrulan yiğit ne yiğitsin
Yelesi kara soylu atına binen yiğit ne yiğitsin
Ha demeden başlar kesen
Aklına esip benim düşmanıma giren yiğit ne yiğitsin ,
İzinsiz düşmana girmek bizim elde ayıp olur
Bre yürü Doğan kuş olarak uçayım mı
Sakalınla boğazından tutayım mı
Ha demeden senin başını ben keseyim mi
Alca kanını yer yüzüne dökeyim mi
Kara bışını terkiye asayım mı?
İzinsiz düşmana kılıç sallayan, Kanturalı’nın erkekliğini kirleten Selcen Hatun ölmelidir. İşte o zaman Kanturalı Selcen’i öldürmeye karar verir ve bunu ifade de eder. Selcen ise Kanturalı’ya kendi yiğitliklerini Oğuz ilinde anlatmayacağına söz verir. Böylece sorun çözülür.
Sorunun çözülme dinamiği gerçekten ilginç. Kanturalı en başından beri Selcen kendi yiğitliklerini anlatacağı içine endişelidir, eğer anlatmayacaksa sorun yoktur.
Bugün Kanturalı ve Selcen Hatun arasındaki güç ilişkilerinin neredeyse her toplumsal cinsiyet rolünde tekrar ettiğini görüyoruz. Erkeği “ezik” görünmesin diye kendini daha geri plana çeken kadınlar, partnerinin kendinden çok kazandığını gizleyen erkekler, kariyeri olan kadınlara yönelik “erkeksiz” kaldığı yönündeki ya da “tatmin edilemediği” yönündeki yakıştırmalar… Sorun şu ki heteroseksüel ilişkilerde Kanturalı hala aramızda. Hala buralarda bir yerlerde kol geziyor. Ama güzel olan da şu ki Selcen Hatun da buralarda. Hem de daha fazla gözünü açmış şekilde artık heteroseksüel ilişkiler üzerinde geziyor. Bu ruha inanın ve Kanturalı’dan daha canavarlarla savaşmadan önce uzak durun.
Kaynaklar:
Abdulla, K. (1997). Gizli Dede Korkut. Ali Duymaz (Çev.) İstanbul: Ötüken Yayınları