Bu seri, Stanford Encyclopedia of Philosophy’de yer alan Liberal Feminizm girdisinin okunabilirliği arttırmak amacıyla bölümlere ayrılarak çevirilmiş halidir. Çeviren: Mete Han Gencer. Görsel: Hilal Güler, dijital kolaj.
2.3. Kültürel Liberteryen Feminizm
Kültürel liberteryenizm, “devletin bireysel özgürlüğe getirdiği kısıtlamalardan endişelendiği kadar gelenekçi ailevi, dini ve cemaatçi kurumlar gibi muhafazakarların düzenlenmiş özgürlük anlayışları için gerekli gördükleri kurumların bireysel özgürlüğe getirdiği kısıtlamalardan da endişelenen” klasik liberalizm veya liberteryenizm türüdür (Young 2007). Kültürel liberteryen feminizme göre, bu kurumlar toplumun ataerkil doğasını yansıtmakta ve kadınlara karşı baskıcı bir tutum sergilemektedir. Dolayısıyla, kültürel liberteryen feminizme göre kadınlara karşı baskının devlet harici kaynakları da vardır (Presley 2000; Johnson ve Long 2005—bkz. Diğer Online Kaynaklar). Charles Johnson ve Roderick Long’un dediği gibi, ataerkil kültür ve devlet “birbirlerine kenetlenmiş baskı sistemleridir” ve feministler tarafından ikisine de karşı çıkılmalıdır (Johnson ve Long 2005—bkz. Diğer Online Kaynaklar). Bu durumu şöyle açıklamaktadırlar: “Kadınların ataerkil bir toplum yapısında yaptığı seçimlerin liberteryen bir açıdan, baskıcı yasal müdahaleye maruz kalmamaları anlamında, yeterince “istemli” olduğunu söylerken daha geniş bir bağlamda “istemsiz” olduğunu ve bu nedenle ahlaki açıdan bir meşru toplumsal aktivist hareketin parçası olacak kadar problemli olduğunu söylemek gayet tutarlı bir liberteryen görüş olabilir” (Johnson ve Long 2005—bkz. Diğer Online Kaynaklar).
Bu görüşe “anarşist feminizm” diyen Sharon Presley şöyle yazmaktadır: “Anarşist feministlerin istediği şey toplumun radikal bir biçimde hem kamusal hem özel alanda baştan aşağı tekrardan yapılandırılmasıdır” (Presley 2000). Fakat bu tür feministler, kadınların şu an deneyimlediği baskının genellikle zorlayıcı olmadığını savunmaktadırlar. Seks işçiliğine karşı yasalar zorlayıcıdır – devlet yasaları ihlal edenleri hapse atabilir veya belirli bir para cezası verebilir. Ancak kültürel liberteryen feminist görüşe göre, cinsiyet rollerine uyum sağlamaları için insanlara uygulanan baskı genellikle zorlayıcı değildir. Zorlayıcı olmayan baskıya karşı direnilebilir ancak bunu yapmak her zaman kolay değildir. Kültürel liberteryen feministler, zorlayıcı olmayan baskıya bulunacak çözümün devletten gelmemesi gerektiğini düşünmektedirler (ayrıca bkz. Tomasi 2009). Presley ve Kinsky’nin açıkladığı üzere, kültürel liberteryen görüşte, kadınların maruz kaldığı zorlayıcı olmayan baskının devletin zorlayıcı eylemiyle düzeltilmesi “yalnızca baskının türünü değiştirmektedir, ortada bir baskı olduğu gerçeğini değil” (Presley ve Kinsky 1991, 78). Bu baskıyla şiddet yanlısı olmadan toplumsal değişim talep eden bir feminist akımla mücadele edilmelidir.
Kültürel liberteryen feministler, bireylerde (özellikle kadınlarda), örneğin, bağımsız olma kabiliyeti geliştirerek ataerkil kültürden arınmayı amaçlamaktadırlar. Bu kabiliyet, otoriteye direnme ve kendi başına düşünebilme becerilerini de mümkün kılmaktadır (Presley 2001). Buna ek olarak, kültürel liberteryen feministler daha derinden rızai olan (Heckert 2004 – bkz. Diğer Online Kaynaklar), bir otorite eşitliğinin bulunduğu (Long 2001 – bkz. Diğer Online Kaynaklar), ilişkilerin ve kurumların geliştirilmesini önermektedirler. Bazı hakkaniyet feministleri bu çabayı takdir edecek olsa da “kişisel” görerek feminizmin “politik” amacının esasen kadınların zorlayıcı baskıya/müdahaleye maruz kalma hakkını garantiye almak olduğunu belirtirler. Hakkaniyet feministi Wendy McElroy şöyle yazmaktadır: “Ortada bir kültürel feminizm türü olduğunu ve pek çok kadının daha fazla saygı görmek için mücadele ettiğimi anlıyorum ve onları eleştirmiyorum. Bu beni bağlayan bir şey değil. Sanırım nihayetinde bir politik hayvanım” (McElroy 1998c). Fakat kültürel liberteryen feministler, bu çabanın kadın özgürlüğü için verilen geniş çaplı politik mücadelenin gerekli parçalarından biri olduğunu düşünmektedir.