Bu seri, Stanford Encyclopedia of Philosophy’de yer alan Liberal Feminizm girdisinin okunabilirliği arttırmak amacıyla bölümlere ayrılarak çevirilmiş halidir. Çeviren: Mete Han Gencer. Görsel: Hilal Güler, dijital kolaj.
2. Klasik-Liberal veya Liberteryen Feminizm
Klasik-liberal feminizm veya liberteryen feminizm (burada bu ikisi değiştirebilir şekilde kullanılmaktadır), özgürlüğü zorla müdahale edilmemek olarak görmektedir. Bu görüşün esas iddiası, hem erkeklerin hem de kadınların kendi kendilerinin sahibi olmalarından ötürü bu tarz bir özgürlük hakkına sahip olduğudur. Devletin zorlayıcı gücünün ancak bu hakkı korumak için kullanılırsa meşru olacağını iddia etmektedir. Hakkaniyet feministleri, ahlaki bağlamda Birleşik Devletler gibi toplumlarda kadınlara karşı olan baskının tek kaynağının devlet olduğunu düşünen klasik-liberal veya liberteryen feministlerdir. Kendileri aynı zamanda feminizmin politik rolünün kadınların özgürlüğünü kısıtlayan yasaları ortadan kaldırmak olduğunu iddia ederler. Ancak feminizmin kadınlara özel ayrıcalıklar veren yasaları da ortadan kaldırması gerektiğini savunurlar. Bazı hakkaniyet feministleri, feminizmin politik olmayan bir rolü olduğunu düşünürler. Bu rol kadınların faydalı kişilik özellikleri, başarıya ulaşma stratejileri geliştirmelerini sağlayarak veya gitgide artan seçenekleri arasında seçim yaparken onlara kılavuzluk ederek kadınların kendi özgürlüklerinden yararlanmalarına yardım etmektir. Diğer hakkaniyet feministleri toplumsal olarak muhafazakardır. Onlar devletin geleneksel değerleri dayatmaması gerektiğini savunmakla beraber geleneksel değerlerin devletin gücüne karşı bir savunma duvarı olarak çalıştığını ve bağımsız, kendi kendine hakim olabilen vatandaşlar ortaya çıkardığını öne sürmektedir. Kültürel liberteryen feministler, Birleşik Devletler gibi toplumlardaki kültürlerin ataerkil olduğunu ve kadınlara karşı olan baskının önemli bir kaynağı olduğunu iddia etmektedirler. Onlar ataerkil kültürün ve devletin birbirini tamamlayan baskı sistemleri olduğunu savunmaktadırlar. Bununla birlikte, kültürel liberteryen feministler, kadınların maruz kaldığı baskının çoğunluğunun zorlayıcı türden olmadığını ve bu nedenle baskının devlete getirilen değişimlerle değil toplumsal değişim talep eden ve şiddet yanlısı olmayan bir feminist akımla çözülebileceğini iddia etmektedirler.
2.1. Kendi Kendinin Sahibi Olmak ve Kadın Hakları
Klasik liberalizm veya liberteryenizm, kadınların ve erkeklerin mülkiyet haklarına sahip olabileceğini savunmaktadır. Bu sebeple, onlara göre kadınlar ve erkekler eşit bir şekilde hem kendilerine hem mülklerine karşı zorlayıcı müdahale görmeme hakkına sahiptir. Zorlayıcı müdahale görmeme hakkı, kısmi olarak, fikir ve vicdan özgürlüğüne, bireyin kendi vücuduna ne olacağına kendi karar verme özgürlüğüne, ilişki özgürlüğüne, mülk sahibi olma, kontrol etme ve transfer etme özgürlüğüne, sözleşme özgürlüğüne ve haklar ihlal edildiğinde tazminat talep etme hakkına dayanır. Devletin tek rolü vatandaşların haklarını koruyarak onları zorlayıcı müdahaleden korumaktadır. Bazıları limitli bir devleti bile reddetmektedir. Onlara göre devletten gelmeyen koruma yolları tercih edilmelidir.
Klasik-liberal veya liberteryen feministler, zorlayıcı müdahaleye maruz kalmama hakkının kadınların hayatları konusunda pek çok önemli iması olduğunu savunmaktadır. İmalardan biri kadınların yakın ilişkiler, cinsellik ve üreme bağlamında özgürlük hakkı olduğudur. Bu özgürlük hakkı, cinsel otonomiyi (seks alıp satmak da dahil olmak üzere birinin istediği cinsel aktiviteye dahil olma hakkını) (Almodovar 2002; Lehrman 1997, 23) ve cinsel tacizden korunmak için ateşli silahların kullanımı (Stevens et al. 2002) hakkını da içermektedir. Ayrıca, bu özgürlük hakkı, ifade özgürlüğünü (sansürsüz pornografide yer alma, yayınlama ve tüketme hakkı) (McElroy 1995; Strossen 2000); yakın ilişki özgürlüğünü (partner olma veya özel bir evlilik sözleşmesine girişme hakkı) (McElroy 1991a, 20); ve üreme özgürlüğünü (doğum kontrol kullanma, kürtaj yaptırma (bunun karşıtı olan azınlık liberteryenler için bkz. Tabarrok 2002, 157), taşıyıcı annelik gibi üreme hizmetleri alma ve satma hakkı) (Lehrman 1997, 22; McElroy 2002b; Paul 2002)) içermektedir. Zorlayıcı müdahaleye maruz kalmama özgürlüğü aynı zamanda kadınların cinsiyetçi devlet kısıtlamaları olmaksızın serbest piyasadaki diledikleri ekonomik aktiviteye, sözleşmeye, mülk elde etme, kontrol etme ve transfer etme sürecine girme hakları olduğu anlamına gelmektedir (Epstein 1992; Kirp, Yudolf ve Franks 1986, 204).
Devletin bu hakları tanımakta başarısız olmasının yanlışlığını tasvir etmenin bir yolu bunu kadınların erkeklerin eşiti olarak görülme veya kanun önünde eşit muamele görme hakkının ihlali olarak görmektedir. Net olmak gerekirse, klasik-liberal feministler, kanunun kadınlara ve erkeklere farklı davranmaması gerektiğini savunmaktadırlar. Fakat buna inanma sebepleri kadınların erkeklerle eşit muamele görme hakkı olduğuna inanmaları değil herkesin aynı haklara sahip olduğuna inanmalarıdır. Bu, klasik-liberal veya liberteryen feminizme göre, adil olmayan bir kanun önünde eşit muamele görmenin hakkaniyet olmadığını işaret ettiğimizde daha da net hale gelmektedir (McElroy 1991a, 3).
Kanun önünde aynı muameleyi görmek aynı sonuçları garanti etmemektedir. Klasik-liberal veya liberteryen feministlere göre, vatandaşlar kendi haklarını eşit olmayan sonuçlara sebebiyet verecek şekilde uygulamaya döktüklerinde kadınların hakları ihlal edilmemektedir (Epstein 2002, 30). Bir kadının hakları ancak ona zorla müdahale edildiğinde, yani özgürlüğü, mülkü veya hayatı tehdit edilirse veya zorla elinden alınırsa ihlal edilmektedir (zaptetme veya tazminat amacıyla değilse).