Bu yazının orijinali, çeşitli kaynakların derlemesi olarak GWAnet’te yayımlanmış şu yazıdır. Aşağıdaki yazı, orijinal yazının Türkçe çevirisinin bölümlerinden biridir. Çeviren: Mete. Görsel: Hilal Güler, dijital kolaj.
Dil
Cinsiyet ayrımı gözetmeyen dil (gender neutral language), insanlar hakkında konuşurken insanların biyolojik cinsiyetine ilişkin varsayımları en aza indirmeyi amaçlayan dil kullanımlarının bir tanımıdır. Cinsiyet ayrımı gözetmeyen dilin savunuculuğu, en azından iki farklı proje öne sürmektedir: Bunlardan biri, tüm biyolojik ve toplumsal cinsiyetlerini tanıyan bir dil (cinsiyet kapsayıcı dil) kullanmanın ne demek olduğunu açıklığa kavuşturmayı amaçlar; diğeri ise, bir kategori olarak cinsiyetin dilde nadiren bahsetmeye değer olduğunu öne sürer (cinsiyet ayrımı gözetmeyen dil). Cinsiyet ayrımı gözetmeyen dil, bazen savunucular tarafından cinsiyetçi olmayan dil ve muhalifler tarafından politik doğrucu dil olarak tanımlanmaktadır.
Heteroseksüel ilişkiler
Yirminci yüzyılda kadınların işyerine artan girişi, cinsiyet rollerini ve hane içindeki işbölümünü etkiledi. Sosyolog Arlie Russell Hochschild, The Second Shift ve The Time Bind isimli eserlerinde, iki tarafın da kariyerli olduğu çiftlerde, ortalama olarak erkekler ve kadınların çalışmaya eşit miktarda zaman harcadıklarına ancak kadınların ev işlerine daha fazla zaman ayırdıklarına dair kanıtlar sunmaktadır. Feminist yazar Cathy Young, Hochschild’in iddialarına kadınların bazı durumlarda erkeklerin ev işlerine ve ebeveynliğe eşit katılımını engelleyebildiğini söyleyerek yanıt vermiştir.
Batı’nın orta sınıf ailelerinde erkeklerin çocuk bakımı ve ev içi işlere katkılarına yönelik yapılan feminist eleştiriler, genellikle ilişkinin her iki üyesi de çalışıyor olduğunda kadınların çocuk bakımının ve ev işlerinin yarısından fazlasını yapmalarının beklenmesinin haksız olduğu fikrine odaklanır. ev dışında da çalışır. Birçok araştırma, evli erkeklerin maddi gelirlerindeki farklılıkların onların ne kadar ev işi sorumluluğu aldıklarını etkilemediğine dair istatistiksel kanıtlar sunmuştur.
Kristin Luker, Dubious Conceptions isimli eserinde feminizmin genç kadınların hem evlilik içi hem de evlilik dışı çocuk doğurma tercihleri üzerindeki etkisini tartışmaktadır. Luker, evlilik dışı çocuk sahibi olmak sosyal açıdan daha kabul edilebilir hale geldiği için, genç kadınların, özellikle de fakir genç kadınların, 1950’lere kıyasla daha yüksek oranda çocuk doğurmamakla beraber, artık çocuk sahibi olmadan önce evlenmek için daha az neden gördüklerini iddia etmektedir. Buna dair sunduğu açıklama, yoksul erkeklerin ekonomik beklentilerinin zayıf olması, dolayısıyla yoksul kadınların güvenilir mali destek sağlayabilecek bir eş bulma şansının düşük olmasıdır.
Araştırmalar, hem kadınların hem de erkeklerin feminizmi bir dereceye kadar romantizmle çelişkili olarak algıladıklarını gösterse de, lisans öğrencileri ve yaşlı yetişkinler üzerinde yapılan araştırmalar feminizmin kadınlar için ilişki sağlığı ve erkekler için cinsel tatmin üzerinde olumlu etkileri olduğunu göstermiş ve olumsuz feminist stereotipleri için hiçbir destek bulamamıştır.