Bariz tetikleyici içerik uyarısı. Üstelik bu, kavramlar üzerine soyut bir sohbet olacak. Eğer ataerkiyle olan mücadelenin, düşmana doğrultulmuş mükemmel silahlar olmayan yan söyleşileri merak uğruna dahi olsa kaldıramayacağını düşünen nadir vatandaşlardansanız ya da dünyada artık cis-erkeklerden söylenmemiş bir şeyler duyabileceğinize dair bir inancınız yoksa sizi can-ı gönülden anlıyorum. Bununla beraber sizinle aynı fikirde olmayışımı olduğu gibi kabul etmenizi umuyorum. Konuya biraz da olsa özgün ya da düşündürücü bir açı katacağıma emin olmadan, herkesin fikir birliğinde olduğu bir konuda konuşmaktan tiksiniyor olsam da, c’est la vie.
Pornonun modern ataerkinin önemli bir alanı olduğu konusuna kimse karşı çıkmaz. Genel olarak bu duruma yöneltilen üç yaygın eleştiri vardır. Birincisi, porno prodüksiyonunun sömürücü oluşu. İkincisi, ataerkilliği pekiştiren bakış açıları ve anlatıları iteliyor olması. Üçüncüsü de, görsel uyarıcıların cinselleştirilmesinin ya da onlardan cinsel haz almanın diğer insanları obje haline indirgemek oluşu.
İşte aralarında en temel olanı, iyi niyetle ve doğrudan olarak nadiren ele alınan bu üçüncü eleştiridir. İlk ikisi, şüphesiz çok önemli olmakla beraber, nihayetinde sadece detay konulardır. Günümüzde, artık açık forumlarda, veri havuzlarında ve sitelerde kendi görüntülerini/videolarını özgürce paylaşan milyonlarca teşhirci olduğu gibi, eşitlikçi girişimler üzerinden porno üreten insanlar da var. Bir de queer porno var. Gerçekten de en üstünkörü incelemeler dahi son on yılın, toplumsal cinsiyet ve arzunun giderek karmaşıklaşan ve dağınık sunuşlarının yaygınlaştığını gördüğünü ortaya koyacaktır.
Basmakalıp ve kâr amacı güden “Porno Endüstrisi” aslında bu noktada, bayağı bayağı milyonlarca kamera ve sketchpad tarafından gölgede bırakılmış küçük, eskimiş bir mini şovdur. (Bu yazıda, pornonun “’Erotik olarak adlandırılan içerikler” olan tanımına, yani daha Dworkin-vari bir tanımına sadık kalacağım çünkü ikisi arasında yapılan herhangi bir ayrım ya akla bazı soruları getiriyor ya da genel olarak sınıfsal olması bir yana, oldukça keyfi. Hem terimin gerçekte nasıl kullanıldığını tamamen görmezden gelmek biraz kibirliden de öte.)
Ancak açıkçası, pornonun her geçen gün çeşitliliği artan geniş bir kategori olması, sektörde bazı haltların dönmediği anlamına gelmiyor.
Karmaşıklığın farkına varmak, pornoda ciddiyetle yer alamayacağımız veya bu durumun öfkemizi yumuşatacağı anlamına da gelmemeli.
Tecavüzcüler üretiliyor. Porno da bunu desteklemek için çeşitli yollarla kullanılan bir araç. Zaman zaman kasten ve açık şekilde ama en azından bugün üretilen pornonun büyük bir çoğunluğu tecavüz kültürüne etkin bir şekilde katkıda bulunuyor, bu kültüre tamponluk yapıyor. Bu minik bir sorun değil ve porno hakkındaki diğer tartışmalarının hemen hemen tamamı bu sorunun yanında solda sıfır kalıyor. Yine de önceliklerimizi sınırlandırıyor olmak, diğer karmaşaları göz ardı etmek anlamına gelmemelidir. Gerçek “radikalizm” bütünleştirici manşetlere, ne kadar yeterli görünürlerse görünsünler, razı gelmeyip kavramları köklerine kadar keşfetmek anlamına gelir. Bireyler bir şeylerle birçok yol ve çeşitli etkilerle iletişim kurarlar. Doğru analitik nüansın ve stratejik becerinin, kelime oyunlarına veya momentum kaybına yol açması gerekmez. Aslında, kurumsal gücün dışında kalan bizler için, böylesi bir hassasiyet ve uyanıklık, belki de en büyük doğal varlığımızdır.
Pornografinin varoluşu gereği objeleştirici olması fikri hakkında çekici bulduğum şey, bu fikrin bariz sezgisel yankısı değil, kesin çözümlere ulaştıran tartışılamaz bir temel gerçeklik vaadidir. Yine de, pratikte çok çeşitli esaslarla çalışan oldukça çeşitli argümanlar var. Örneğin birisi, cinsel objeleştirmenin bir başkasının bedeniyle ilgili fiziksel bir arzudan kaynaklandığını savunurken; bir başka kişi, kişinin kişisel varoluşuna duyulan arzu ile vücuduna duyulan arzu arasında yapılan bir ayrımdan kaynaklandığını savunabilir. Bu ikisi çok farklı yaklaşımlar ve açıkçası ben ilkini çok daha makul buluyorum. Birçoğumuz ikinciyi kesinlikle daha hoş ya da en azından daha yumuşak buluruz, ancak buram buram haksız keyfiyet kokuyor. Böyle bir ayrımı neyin oluşturduğu ya da ne derecede geri çekilmemiz gerektiği ise hiç açık değil.
Gerçek şu ki, zihnimiz sürekli odağını değiştirir. İki üç dakika eğlenerek fiziksel şehvetin tadını çıkarmak, illa bir partnerin varlığını daha manevi yollardan algılamamızı sağlayacak olan sinir yollarını tıkadığımız anlamına mı geliyor? Bariz bir risk var ama ne kadar doğal şekilde veya ne kadar somut konuşabiliriz bu risk hakkında? Bir partnerimizin karakteriyle ilintili özel herhangi bir şeyden ziyade öncelikli olarak onun vücudunu/dokunuşunu düşünerek mastürbasyon yaptığımızda, bunun üzerimizde kalıcı bir etkisi olur mu? Peki bunu yapan kişi ya seksin nasıl olacağını hayal etmeye çalışan bir çocuksa? Hasta ya da engelli biriyse? Cinsel zevk ve arzunun fiziksel tabiatına odaklanmanın, tamamıyla farkındalık, ihtiyat ve aklın plastisizeliği gibi unsurlara bağlı olduğu sonucundan kaçınmak oldukça zor olmakla birlikte, bu sonuç birçok değişken söylemlere ve sosyal prensip ve yönergenin önemli derecede sorunsallaştırılmasına da neden olacaktır. Eğer arzularımızın / zevkimizin odağını geçici olarak da olsa bir kişinin fiziksel özelliklerine / eylemlerine doğru kaydırabilirsek ve onları obje olarak düşünme eğilimi oluşturmaktan kaçınabilirsek, o zaman aynı şey partnerlerin birbirinin pornografisi söz konusu olduğunda da geçerli olacaktır.
Bir dönüt, fiziksel bir arzunun ortaya başlangıçta diğerinin bir etken olarak varlığına dayanan kişisel ilişkilere veya anlatılara yanıt olarak çıkıp çıkmadığına açıkça odaklanmaktır. (Örneğin “Onu sadece gerçekten tanıdıktan sonra fiziksel olarak çekici bulmaya başladım”) Bu, yine de dayanaklı bir anlatıya (oldukça geniş bir alan olan ve kayda değer birçok aday sunan aşk romanları / pornografik çizgi romanlar) bağlandığında pornografi biçimlerinin sıvışmasına mahal verebilir, ancak en azından sunulan tanımlamaları vb. eleştirmemize izin verir. Nihayetinde, belirli bir fiziksel arzunun asıl iletilerini bu denli önemli kılmayı neyin haklı çıkarabileceği ne yazık ki açık değildir. Argüman, örtük bir şekilde, önemli olanın, birinin kafasında nihai olarak hangi perspektifin ya da arzunun anlık bir perspektif ya da arzudan öncelikli ya da daha temel olduğunu söylüyor gibi görünüyor. Ve elbette bu, kendi düşüncelerinin inşası sürecinde en ufak bir ihtiyat veya etkinliğe sahip herkes için bir tercih meselesidir. Bizler sıklıkla bizi daha temel ve motive edici bakış açılarımızın üzerine yazmaktan alıkoyacak sınırlı perspektifler ve odaklarla cebelleşmeyi seçiyoruz. Yolsuzluk kesinlikle bir tehlike ve ataerkinin sosyal bağlamı buna önemli ölçüde katkıda bulunabilir, ancak bu biri diğerine karşı doğuştan gelen bir tehdit değil. Bir partnerin fiziksel yönlerine yönelik duyulan anlık arzu, bu duygulara daha soyut bir şekilde odaklanmak kadar kolay şekilde, düşüncenin objeleştirici kalıplarının kökleşmesine de yol açabilir. Sadece birinde değil, bir dizi olayda da böyle bir risk alınmasını reddetmek için doğrudan bir neden yok.
Peki elimizde ne kaldı? Şöyle ki, daha önce de belirtildiği gibi, diğer ana yaklaşım, fiziksel şeylere (en azından insanlarla ilgili herhangi bir şekilde) duyulan cinsel arzuyu toptan reddetmektir.
En uç noktasında, bunun tüm cinsel arzuları reddetmek anlamına bile gelebileceğini belirtmeliyim (kişinin zihnini kendi bedeninden kaynaklanan arzulara teslim etmesinin bir anlamda kendini objeleştirmesi sayıldığını öne sürerek). Açıkçası, cinsellik karşıtı duruşları her zaman bir miktar havalı bulmuşumdur. Dişini sıkabilen insanlara karşı büyük bir hayranlığım var ve aklımda bu savın cüretkarlığı gayet olumlu bir konumda. Ayrıca, ergenlik ve ilk yetişkinlik yıllarımı, sadece idare etmek için kimyasal libido baskılayıcılar kullanıp kullanmama konusundaki ciddi tartışmalarla geçirdim. Yani cinsel arzunun kişinin zihnini nasıl da boyunduruk altına alabileceği ve onu indirgeyebileceğine karşı bir takdir hissettiğimi söylemem yeterli. Ama aynı şey pratikte her şey için de geçerli. Bir kişinin yeni bilginin sağladığı dopamin için Wikipedia’da dürtüsel olarak gezinirken kaybolabileceği gerçeği, dikkate alınmaya değer olsa da açıkçası bu gezintinin işe yararlığı hakkında bir kanıt olmamalıdır. Cinsel arzu ve şehvet olağanüstü derecede faydalı olabilecek çeşitli araçlar sunarak, sosyal, farmasötik ve psikolojik olarak çeşitli şekillerde etkileşime girer. Onu kapı dışarı etmek, başka herhangi bir teknoloji alanını kapı dışarı etmeye benzer. Ne yazık ki, bu konuda bir şeye girişmek, hatta yerinde bir gözden geçirmeyi denemek bile, kendi gönderisini gerektiriyor, o yüzden şimdilik bunu atlayalım ve seksin sadece belirli biçimlerde kabul edilebilir olduğu varsayımıyla devam edelim.
Yine de en azından şu sonuca varabiliriz ki, şefkat, matematiksel yatkınlık ya da diyelim ki çam ağaçlarının sebep olduğu o iç gıcıklama, açıkça başka birinin bedenine yönelik tercihler içermeyecektir. Zihinsel eylemlerin preformatif yönü hakkında hala geçerli endişeler var ama bence objeleştirmeyle ilgili sorunlarda şöyle bir dönüp geriye bakacak kadar mesafe katettiğimizi düşünüyorum. Bu, feminizm hareketi içindeki radikal pornografi karşıtlarının söylediklerine benziyor mu?
Hemen hemen her durumda, hayır. (İstisnalar, dürüst oldukları sürece gerçekten tamam. Ama yine yukarıda olduğu gibi, alan için burada bunu derinlemesine incelemekten kaçınacağım.) Bunun yerine, cinsel arzunun biyolojik dürtülerinin genel olarak çok güçlü olduğu neredeyse evrensel olarak kabul ediliyor. Bilinçli bir seçim olmaksızın, belirli dokunuşlar ve kokular bizi tahrik eder. Kimyasal tepkileri tetikleyebilen çok sayıda değiştirilemez fizyolojik devre vardır. Bazıları, hatta muhtemelen hepsi, oynanabilir veya kesilebilir, ancak gereken çaba işlevsel olarak mümkün olmayabilir ve bu devreler sayıca oldukça fazladır. Bu, açıkçası, ellerimizi havaya kaldırıp teslim olmak anlamına gelmiyor (sonuçta bazılarımız transhümanistiz). Ancak bu durum genel olarak, olumsuzluklara karşı tetikte kalırken olumluları benimsememize izin veren cinsel arzuya yönelik belirli bir pragmatizm sunuyor gibi görünüyor. Kısacası, kişinin dikkatini sevgilisinin bedenine vermesi, kurgusal bir karakter hakkında fantezi kurması veya belirli bir deneyimin nasıl olacağını hayal etmesi gibi şeyler hiç sorun değil.
Öyleyse pornografiyle ilgili böylesine temel olan sorun nedir?
Sorun, aslında, hissetmenin (dokunsal veya aromatik yerine) görsel bileşenine yapılmasını merkeze almış gibi görünüyor. Feministlerin çoğu, Porno Savaşları’ndan pornoyu iyiyi olduğu kadar kötüyü de (etkileri hem toplumsal hem de bireysel geniş bir bağlam dizisine bağlı) yönetebilen bir araç olarak gören nüanslı bir bakış açısıyla ayrılırken, bizi iğrenç dönekler olarak suçlayan dehşete düşmüş tayfa, bunu sadece retorik siperlere ya da başka bir şeye bağlı oldukları için yapıyor gibi değildi. Görsel arzu kavramına karşı kayda değer bir yabancılaşma ve tiksinme hali vardı. Görsel arzu ‘Doğal olmadığı’ için açıkça şüpheli ilan edildi. Anekdot niteliğindeki kanıtlar çok kanıtlayıcı sayılmaz ancak defalarca (farklı cinsiyetlerden) porno karşıtı arkadaşlarım ile “şu görsel arzu olayını cidden anlayamadım” kafa yapısı arasında son derece güçlü bir korelasyon tespit ettim.
Bu baya mantıklı. Aslında çok basit bir deneyim farkı, her iki tarafça da iyi niyetle yaklaşılsa bile, feminizm içinde pornografi tartışmalarının neden bu kadar sıklıkla karşılıklı bir anlayışsızlık duvarına çarptığını açıklayabilir. Diğer insanların deneyimlediği ve sizin deneyimlemediğiniz ve pornoda olduğu gibi ataerkillikle kesişen bütün bir fizyolojik arzu meydanı olsaydı, siz de pornoyu ataerkinin bir kurgusu olarak üstünü çiziverme eğiliminde olurdunuz. Aman yarabbi! Bu, en azından bazı porno karşıtı feministler açısından düzgün bir hipotez. Çünkü deneyim farklılıkları zekanın bir kanıtı değildir ve yıllar boyunca pornografi konusunda anlaşılmaz derecede keskin duruşları olan çok fazla keskin zekalı insanla karşılaştım. Partnerinize nude atmak mı? Objeleştirme. Meme çizen tüyleri yeni bitmiş bir ergen mi? Objeleştirme. Kullanıcıların kendilerinin mastürbasyon ve orgazm sırasında yaptıkları yüzlerini içeren videolardan oluşan inanılmaz derecede popüler bir porno sitesi mi? Objeleştirme. (Çünkü başka birinin aldığı hazzı görerek boşalmak açıkça… bir dakika, ne?) Çizilen o çizgi her zaman görsel ve dokunsal duyular arasında. Dildolar ve hatta fleshlightlar, ne kadar çağrıştırıcı olurlarsa olsunlar, bizzat herhangi makul birinin görseller yardımıyla boşalma fikrinden iğreneceğini varsayan kişiler tarafından çoğu zaman onaylanıyorlar.
Böyle bir tuzağa düşen herkes için umut olmayabilir. Bu noktada bazıları için sahip oldukları paranoya ve savaş zamanı zihniyeti muhtemelen fazla derindir ve bu da tamamen anlaşılabilir bir durum. Ancak bu en azından insanların fiziksel ve nörolojik deneyimlerinin oldukça farklı olabileceği kadar kolay unutulan bu gerçekliği anlamamızı sağlayacak bir başka fırsat; bizim deneyimlerimiz, başkalarınınkileri yargılamak için her zaman iyi bir baz olmaz. Çoğu beynin, yüzleri tanımak ve bunlara yanıt vermek için uyarlanmış belirli devrelerle inşa edildiği gibi, diğer bedensel ayrıntıları da otomatik olarak tanıyan ve yanıt veren devrelerin de olabileceğini göz önünde bulundurmak gerçekten çok mu garip? Gerçekten “Ama biyoloji şöyledir bebeğim”ci arkadaşlardan kendimize empati konusunda herhangi bir keşifte bulunmamıza izin vermeyecek derecede korkuyor muyuz?
Günün sonunda, gerçekten önemli olan tek soru “Mekanizma Nedir?”dir. Çünkü istatistiksel korelasyon yeterli değildir. İnsanların nasıl düşündükleri, belirli bir bağlamda belirli bir şeye yaklaşımlarını belirlerken hangi kafa yapısının onlara miras kaldığı konusunda inanılmaz bir çeşitlilik var ve biz etrafta dolaşıp şu grup haklı, bu grup haksız diyerek hiçbir şeyi kazanamayız. Örneğin, pornografik doygunluğun toplumsal ve kültürel etkilerinin önemsiz veya herhangi bir şekilde üstüne gitmekten kaçınmamız gereken bir şey olduğunu söylemiyorum. Ancak işler nadiren bu kadar açık seçiktir. Gerçi açık seçik olsa da daha iyi olmazdı. Karmaşıklık, bize bir şeylere saldırmak için pek çok yön sağlar, tıpkı uygun ihtiyatla manevra yapmamız için alan olanak sağlaması gibi. Porno sadece bir araçtır ve Mein Kampf bile çeşitli nedenlerle bozulmadan okunabilir. Son on yılda, pornonun popüler olan birçok kültürel ekosistemi, rıza kavramına oldukça olumlu perspektiflerden yaklaşmayı oldukça yaygın hale getirmiş ve direkt etkileşim ve aynı anda başka yerlerde bulunabilme çeşitliliği sayesinde ataerkinin açıkça karşısında durarak cinsiyet kavramlarını da yerle bir etmiştir.
İnsanlar artık toplumdaki arzu ve kimliğin karmaşıklığının farkına varmaktan daha fazla kaçınamazlar. Giderek daha da azalan tekdüze toplumsal baskıyla, boktan bir yerden gelen belirli bir fetişleştirme de artık bütünleştirici bir karşıt-anlatı oluşturma ve onu faşistçe zorlama zorunluluğunu hissetmez. Porno artık tamamıyla bir tartışma mevzusu halini aldı.
Bu hiçbir şeyi ütopyavari bir hale getirmiyor. Bizler hâlâ ataerki altında yaşıyoruz ve yayılmış/dağılmış bir post-modern faşizm hâlâ faşizmdir. Ancak bu pornografiyi son derece dinamik ve hayati bir çatışma tiyatrosu haline getiriyor. Ve bu şu anlama geliyor; çeşitli konuşmacıların etkinliği kink alemleri arasında bile öyle inkâr edilemez şekillerde öne çıkıyor ki, affedilebilir bir kafa yapısı görmek zor. Bu durumu istismar edebiliriz. Ve gerçekten de pek çok insan ellerini taşın altına koymak için kollarını sıvadı. Bu nedenle, haklı ve görkemli bir öfkeyle dolu, bu durum haricinde gayet parlak olan feministlerin küçük bir kalanının, 70’lerden kalma ahlaki bir çerçeveyi sürdürerek hala kafalarını patlattığını görmek üzücü. (Bu arada kendimizi hemen “seks pozitif” olarak tanımlamak inanılmaz derecede sinsilik ve dangalaklıktır ve çoğu durumda işleri daha iyi hale getirmez.)
Bu yazı, ifade özgürlüğüne yönelik mızmız ve liberal bir itiraz değil, biraderlerin gönlünü kazanmak için temel prensipleri silip atmakla ilgili de değil. Çatır çutur çürütürken de belirttiğim gibi, pornografinin doğası gereği ters düştüğü herhangi bir temel ilke yoktur; diğer insanların görüntülerinden cinsel haz almak büyülü bir biçimde objeleştirici değildir çünkü insanlar hem farklıdır hem de kendi kendilerini inşa etme sürecinde bir etkinliğe sahiptirler. Sosyalleşmek kesinlikle tek-tipleşme değildir ve kesinlikle mekanik bakış açısına sahip mekanik insanlar yaratmaz. İnsanlara öyleymiş gibi davranmak, objeleştirmenin ta kendisidir.