Bu yazı Kasım 2020’de National Geographic’te yayınlanmıştır. Çeviri: Mete Han Gencer. Görsel: Hilal Güler, dijital kolaj.
Davis’teki Kaliforniya Üniversitesi’nde bir arkeolog olan Randall Haas, 2018’de araştırmacılardan oluşan ekibinin dinlenmek için Peru’nun And Dağları’nda yaklaşık 9.000 yıl önce gömülmüş bir kişinin kazılmış mezarı etrafında toplandığı anı hatırlıyor. Yetişkin bir insana aitmiş gibi görünen kemiklerin yanında kadim bir avcının ava çıkmaktan post hazırlamaya kadar büyük pek çok iş için kullanabileceği etkileyici ve kapsamlı bir taş alet takımı vardı.
“Gerçekten harika bir avcı, toplumda gerçekten önemli bir insan olmalı” – Haas, o sırada kendisinin ve ekibinin böyle düşündüğünü söylüyor.
Ancak daha fazla analiz bir sürpriz ortaya çıkardı: Alet çantasının yanında bulunan kalıntılar biyolojik bir kadına aitti. Dahası, Science Advances’te bugün yayınlanan bir araştırmaya göre (Alternatif link), bu eski kadın avcı muhtemelen bir anomali değildi. Haas’ın ekibinin bulgusunun ardından Amerika kıtasında daha önce incelenen benzer yaştaki mezarların bir incelemesi geldi ve bu tür yetenekli avcıların yüzde 30 ila 50’sinin biyolojik olarak kadın olabileceği ortaya konuldu.
Bu yeni çalışma, erken avcı-toplayıcı toplumlar arasında toplumsal cinsiyet rolleri hakkında on yıllardır süren tartışmaya beklenmedik bir şekilde girmiştir. Yaygın varsayım, tarih öncesi erkeklerin avlanırken kadınların toplayıcılık yapıp yavrularını yetiştirdiğiydi. Ancak onlarca yıldır, bazı bilim insanları 19. yüzyıldan beri dünya çapında avcı-toplayıcı grupları inceleyen antropologlar tarafından belgelenen bu “geleneksel” rollerin derin geçmişimize uzanmak zorunda olmadığını vurgulamaktadır.
Çalışma ekibinin bir parçası olmayan Miami Üniversitesi’ndeki bir arkeolog Pamela Geller, yeni çalışmanın Peru’daki bireyin avlanan bir kadın olduğuna dair güçlü bir argüman sunmasına rağmen birçok başka kanıtın zaten uzun zamandır göz önünde olduğunu söylüyor.
Mezarda bulunan alet çantasında fırlatılabilecek taşlar, kemikleri kırmaya veya derileri soymaya yarayan iri kayalar, kazıma ve kesme için pullar ve derileri korumak için kullanılan kırmızı aşı boyası bezecikleri vardı.
Geller, “Veriler ortada” diyor ve ekliyor: “Olay sadece araştırmacıların verileri nasıl yorumladığıyla ilgili.”
Kimin araçları?
Arkeologlar mezarı kazdıklarında, rengarenk 24 taş alet buldular. Bunlar arasında, büyük bir memeliyi devirmek için fırlatılabilecek taşlar, kemikleri kırmaya veya derileri soymaya yarayan iri kayalar, postlardan yağı sıyırmak için küçük, yuvarlak taşlı pullar, eti doğrayabilecek ekstra keskin kenarlı küçük pullar ve derilerin korunmasına yardımcı olabilecek kırmızı aşı boyası bezecikleri vardı. Alanın etrafına dağılmış, eski lama akrabaları ve geyikler de dahil olmak üzere hayvan kemiklerinin parçaları vardı.
Bu araç takımıyla ilgili ilk tartışmalarda araştırmacılar, sahibinin erkek, belki de toplumun önde gelen bir ismi, hatta grubun bir şefi olduğunu varsaydılar. 2008’den beri bölgede çalışan Haas, “Herkes kadar suçluyum” diyor. “Evet, düşündüm ve bu varsayımın benim dünya anlayışıma göre mantıklı olduğuna karar verdim.” Ancak laboratuvara döndüğümüzde, kemiklerin yakından incelenmesi avcının biyolojik bir kadının fizyolojisinde olduğunu gösterdi. Araştırmacılar, bunu doğrulamak için diş minesini oluşturan ve cinsiyetle bağlantılı bir proteini analiz ettiler.
Daha da önemlisi, araştırma ekibi, bireyin toplumsal cinsiyetini değil ancak biyolojik cinsiyetini bilebilir (toplumsal cinsiyet her zaman ikili bir sistemde bulunmaz). Başka bir deyişle, bireyin 9.000 yıl önceki hayatını kendi toplumlarında kadın olarak tanımlayacak şekilde yaşayıp yaşamadığını söyleyemezler.
Varsayımlara meydan okumak
2018 keşfi, erken atalarımız için yaygın olarak kabul edilen cinsiyet varsayımlarına karşı bir meydan okuma oluşturuyor. Temel varsayım, erkeklerin avcı, kadınların toplayıcı olduğuydu. Arizona Eyalet Üniversitesi’nden insanın evrimsel antropolojisi konusunda uzman olan ve araştırma takımının bir parçası olmayan Kim Hill, bu varsayımın, erkeklerin avdan daha sık sorumlu olduğu, kadınların ise çocukların bakımında en fazla sorumluluğu üstlendiği modern avcı-toplayıcıların çalışmalarından geldiğini söylüyor. Hill, e-posta yoluyla “Ağlayan bir bebeğe bakmak için geyik takibinin ortasında ara veremezsiniz” diyor.
Fakat modern avcı-toplayıcılarından yapılan çıkarımların sınırları vardır. Geller, onlarca yıldır bazı arkeologların erkek avcılar ve kadın toplayıcılar hakkındaki basit görüşün aslında aşırı basitleştirme olduğunu savunduklarını söylüyor. “Birkaç istisna dışında, hangi kıtada çalıştıklarına bakılmaksızın, avcı ve toplayıcı grupları inceleyen araştırmacılar, cinsel bir işbölümünün evrensel ve kesin olduğunu varsayıyorlar” diyor ve ekliyor. “Ve bu varsayım mantıklı geldiği için kadın vücutlu bireylerin neden aynı zamanda avcı gibi göründüklerini veya mezarlarında avcılık takımları olduğunu açıklamakta zorlanıyorlar.”
Araştırmacılar geçmişte bu tutarsızlığın işaretlerini bulduğunda, Geller’e göre, “sanki görmezden gelmek kanıtları ortadan kaldıracakmış gibi hiçbir şey söylememeyi tercih ettiler.”
Avcılık, biyolojik cinsiyetlerinden bağımsız olarak, güvenlik ve verimliliği artırmak için muhtemelen mümkün olduğunca çok sayıda güçlü yetişkin gerektirecektir. Çalışma ekibinin bir parçası olmayan Binghamton Üniversitesi’ndeki bir arkeolog Kathleen Sterling, bir çocuğun sütten kesilmesinden sonra annenin büyük avlarda yardımcı olmaya hazır olabileceğini söylüyor. Ancak bebeklerle bile, topluluk hemşireliği yardımı ile avlanmak hâlâ mümkün olabilir.
Mezarda bulunanların anlamı
Haas’ın ekibi, 2018 yılındaki keşiflerinden cesaret alarak, daha sonra Amerika’daki erken avcı toplayıcıların geçmiş kazılarının raporlarını inceledi. Geçmişteki pek çok çalışma, biyolojik dişilerin bulunduğu mezarlarda benzer avcılık aletlerinin olduğunu ortaya çıkardı ancak her vaka kesin değildi. Bazılarında biyolojik cinsiyet tam olarak belirlenemedi. Başka bazı durumlarda, çevre çok değiştirildiği için taş aletlerin ve kalıntıların aynı anda gömülüp gömülmediğini belirsizdi. Ve diğerlerinde, gömüde bulunan birkaç fırlatma taşı, kurbanlarıyla birlikte gömülen cinayet silahları bile olabilirdi.
Ancak Haas’ın ekibi, daha geniş bir veri setinin parçası olarak cinsiyeti bilinen bireysel vakaları incelediğinde, av araçlarıyla gömülen bireylerin bulunduğu 429 gömüden 27’sinin (yeni tanımlanan kalıntılar dahil) 11’inin kadın 16’sının erkek olduğunu buldu. Haas, hem erkek hem de kadın gömülerinde birçok belirsizliğin (bozulmuş çevreler ve cinsiyet belirlemedeki problemler gibi) mevcut olduğunu söylüyor. Fakat en belirsiz vakalar hariç tutulduğunda bile, av aletleriyle gömülen kadın ve erkeklerin sayısı hemen hemen aynıdır.
Haas, “Bu veri, [tek] avcıların erkekler olduğu bir popülasyonda görmeyi bekleyeceğiniz gibi değil” diyor.
Arizona Eyalet Üniversitesi’nden Hill, 9.000 yıl önce gömülen kadının bir avcı olduğuna henüz tam olarak ikna olmadığını söylüyor. Av aletleri de dahil olmak üzere mezar eşyaları, sembolik veya dini inançlar nedeniyle oraya yerleştirilmiş olabilir, diye uyarıyor.
Yeni bulunan avcılık takımı gömülü kişiye mi aitti? Sterling, bu soruşturmanın kendisine meydan okudu: “Bu araçları erkeklerle bulduğumuzda genellikle bu soruyu sormuyoruz bile. Bu soruları ancak cinsiyet hakkındaki fikirlerimize meydan okunduğunda soruyoruz.”
Geller, şunu ekliyor: “Bu verileri açıklamadan geçiştirmek için çok fazla beyin jimnastiği yapılıyor.”
9.000 yıllık mezarda keşfedilen araçlar, hem yapılması zor fırlatılabilecek taşlar gibi değerli aletleri hem de kayaları parçalayarak kolayca yapılabilen taş yongaları gibi daha sıradan aletleri içeren bir çeşitliliğe sahipti. Haas’a göre, bu aletlerin birinden alınmadığını ya da mezara konması için yapılmadığını ve bunun yerine günlük hayatta birey tarafından gerçekten hayatta kalınmak için kullanıldığını işaret ediyor. Ayrıca, Sterling, Amerika’da aletlerle gömülmüş çok sayıda dişinin bulunmasıyla, verinin sayısal olarak da oldukça güçlü bir hale geldiğini ekliyor.
Geller’a göre, tartışmanın günümüz için önemli sonuçları var: “Şu anda devam eden çok fazla cinsiyet eşitsizliği var. Ne yapıp ne yapmayacağımızı biyolojik olarak önceden belirleyen bir şey olduğunu varsayarsak bu cinsiyet eşitsizliğini haklı çıkarabilirsiniz. Bana göre bu tehlikeli ve tamamen asılsız.”