Bu yazının orijinali, çeşitli kaynakların derlemesi olarak GWAnet’te yayımlanmış şu yazıdır. Aşağıdaki yazı, orijinal yazının Türkçe çevirisinin bölümlerinden biridir. Çeviren: Mete. Görsel: Hilal Güler, dijital kolaj.
Sosyalizm
Yirminci yüzyılın başlarından beri bazı feministler sosyalizmle ittifak kurmuştur. 1907’de Stuttgart’ta oy hakkının sınıf mücadelesinin bir aracı olarak tanımlandığı bir Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı gerçekleşmişti. Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nden Clara Zetkin, kadınların oy hakkına kavuşmasının “kadın sorununa radikal bir çözüme izin veren tek sosyalist düzenin” inşası için gerekli olduğunu savundu.
Britanya’da kadın hareketleri, İşçi Partisi ile ittifak halindeydi. Amerika’da Betty Friedan, radikal bir geçmişten gelip bu örgütlü hareketlerin komutasını üstlenmişti. 1967’de Seattle’da kurulan Radical Women, ABD’deki en eski sosyalist feminist örgüttür ve hala aktif olarak çalışmaktadır. İspanya İç Savaşı sırasında, Dolores Ibarruri (La Pasionaria) İspanya Komünist Partisi’ne liderlik etmiştir. Kadınlar için eşit hakları desteklemesine rağmen, cephede savaşan kadınlara karşı çıkmış ve anarko-feminist Mujeres Libres grubuyla çatışmıştır.
Sandinista Devrimi sırasında feminist ideolojinin kadınların yaşam kalitesindeki gelişmelerden büyük ölçüde sorumlu olduğu ancak sosyal ve ideolojik bir değişime ulaşmada yetersiz kaldığı Nikaragua gibi ülkelerde kadınların toplumsal statüsünde değişiklikler meydana getiren şey Latin Amerika’daki devrimler olmuştur.
Faşizm
Araştırmacılar, Nazi Almanya’sının ve 1930’ların ve 1940’ların diğer faşist devletlerinin, geleneksel kadın imajını yücelterek anti-feminist hale gelen bir devlet ideolojisinin toplum için ne gibi feci sonuçları olabileceğini gösterdiğini iddia etmiştir. 1933’te Nazizmin yükselişinden sonra Almanya’da, feministlerin başlıca savaş öncesi dönemde ve bir yere kadar 1920’lerde uğruna mücadele ettikleri siyasi haklar ve ekonomik fırsatlar hızlı bir şekilde yok olup gitmiştir. Franco’nun İspanya’sında, sağcı Katolik muhafazakarlar, Cumhuriyet döneminde feministlerin o zamana kadar yaptıklarını geri almıştır. Faşist toplum, erkekliği vurgulayan ve idealleştiren hiyerarşik bir yapıya sahipti ve kadınlar, erkeklere göre genellikle ikincil bir konumda görülmekteydi.