Bireyci Feminizm Okulu Çeviri Teorik

Feminizmin Tarihi ve Teorisi: Bölüm 2 – Birinci ve İkinci Dalga

Bu yazının orijinali, çeşitli kaynakların derlemesi olarak GWAnet’te yayımlanmış şu yazıdır. Aşağıdaki yazı, orijinal yazının Türkçe çevirisinin kısımlarından biridir. Çeviren: Mete. Görsel: Hilal Güler, dijital kolaj.

Birinci dalga

Birinci dalga feminizm, on dokuzuncu yüzyılda ve yirminci yüzyılın başlarında Birleşik Krallık’ta ve Birleşik Devletler’de geniş bir zaman diliminde gerçekleşen feminist aktiviteye gönderme yapmaktadır. Bu dalgada esasen, kadınlar için eşit sözleşme ve mülkiyet haklarına ve köle evliliğine ve evli kadınlara (ve çocuklarının) kocaları onlara sahipmiş gibi davranılması problemine odaklanılmıştır. Fakat, on dokuzuncu yüzyılın sonuna doğru, kadınların oy hakkı hareketiyle birlikte aktivizm, başlıca politik güç kazanma meselesine odaklandı. Yine de, Voltairine de Cleyre ve Margaret Sanger gibi feministler o zamanda kadınların cinsel, üremeyle ilgili ve ekonomik hakları için aktif şekilde mücadele etmeye devam ediyordu. 1854’te Florence Nightingale, kadın hemşirelerin orduda yardımcı olarak görev alabilmesini sağladı.

Britanya’da süfrajetler (kadınların oy hakkını gerekirse şiddetli eylemle savunanlar) ve, muhtemel daha etkili bir şekilde, süfrajistler (kadınlara oy hakkı verilmesini barışçıl bir şekilde destekleyenler) kadınların oy hakkı kazanması için mücadele etti. 1918’de İnsanların Temsil Edilmesi Yasası 1918 yürürlüğe geçti ve 30 yaşını geçmiş ve ev sahibi olan tüm kadınlara oy hakkı sağladı. Birleşik Devletler’de bu akımın liderleri arasında Lucretia Mott, Lucy Stone, Elizabeth Cady Stanton ve Susan B. Anthony vardı. Hepsi kadınların oy hakkına destek olmaya başlamadan önce köleliğin ortadan kaldırılması için mücadele etti ve hepsi Quaker düşüncesinden (tanrıyla her bir inanan arasında doğrudan ve eşit bir ilişki olduğunu söyleyen bir çeşit dini inanç) etkilenmişti. Amerikan ilk dalga feminizmi geniş çeşitlilikte kadın içeriyordu. Frances Willard gibi bazıları Woman’s Christian Temperance Union gibi muhafazakar Hristiyan gruplardandı. Matilda Joslyn Gage gibi diğerleri daha radikaldı ve kendilerini National Woman Suffrage Association içerisinde veya bireysel olarak ifade ettiler. Birleştik Devletler anayasasına getirilen On Dokuzuncu Düzenleme’nin (1919) tüm kadınlara tüm şehirlerde oy hakkı vermesiyle birlikte Amerikan ilk dalga feminizminin sona erdiği düşülmektedir.

İlk dalga terimi, politik eşitsizlikler olarak görülen sosyal ve kültürel eşitsizliklerle mücadele etmeye çalışan yeni bir feminizm türünün ikinci dalga feminizm olarak isimlendirilmesinin ardından geriye dönük şekilde kullanılmaya başlandı.

İkinci dalga

İkinci dalga feminizmi, 1960’ların başından 1980’lerin sonuna doğru uzanan feminist aktiviteye gönderme yapmaktadır. Akademisyen Imelda Whelehan, ikinci dalganın, Birleşik Krallık’taki ve Birleşik Devletler’deki süfrajetleri içeren ilk dalganın bir devamı olduğunu savunmaktadır. Bazılarınca, ikinci dalga feminizmi o zamandan beri varlığını sürdürmekte ve günümüzde üçüncü dalga olarak isimlendirilen feminizmle de birlikte var olmaktadır. Akademisyen Estelle Freeman, feminizmin birinci ve ikinci dalgasını şöyle kıyaslamaktadır: İlk dalga oy verme hakkına odaklanmışken ikinci dalga daha geniş bir anlamda eşitlikle ilgili problemlere odaklanmıştır. İkinci dalga feminizmin amaçlarından birine örnek cinsiyete dayalı ayrımcılığı bitirmektir.

Feminist aktivist ve yazar Carol Hanisch, “Kişisel Olan Politiktir” sloganını dilimize yerleştirmiştir. Bu slogan, ikinci dalgayla eş anlamlı hale gelmiştir. İkinci dalga feministleri, kadınların deneyimlediği kültürel ve politik eşitsizliklerin birbirlerine ayrılmaz bir şekilde bağlı olduğunu ileri sürmüş ve kadınları kendi kişisel yaşamlarının sonuna kadar politikleştirilmiş ve cinsiyetçi güç yapılarının etkisi altında bırakılmış taraflarını anlamaları için cesaretlendirmiştir.

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments