2017 yılında, Manisa’da bebek arabalarını açık halde otobüslere sokmak yasaklanmıştı. Eğer toplu taşıma kullanarak seyahat etmek istiyorsanız, bebeğinizi kucağınıza almanız, arabayı katlamanız, diğer kolunuza da bebeğin çantasını takmanız gerekiyordu. Bu arada kendi çantanızı da bebeğinkine atmalı, malum tutacak kolunuz kalmıyor. Şayet bir de ayakta giderseniz, artık analığın verdiği kutsal güçlerle, üçüncü kolunuzu kullanarak demirlere tutunabilirsiniz.
Toplu taşımada bebeklerin, çocukların ve de annelerinin durumu aslında bir varlık problemidir.
Toplu taşımalarda 7 yaş ve altına ücret alınmıyor. Sıkça kadınların 5 yaşındaki, 6 yaşındaki çocuklarını “Kalk bakalım abla/abi otursun.” diyerek kaldırdıklarını ve kucaklarına aldıklarını görebilirsiniz. Sanki o çocuk o otobüste fazlalıkmış, sanki aslında orada olmaması gerekiyormuş gibi, çocukların oturma ihtiyaçları en dinç ve sağlıklı yetişkinin oturma ihtiyacının önüne geçebiliyor. Anne, çocuğu yarım saat, 1 saat kucağında taşımak durumunda kalıyor. 30 yaşındaki erkek/kadın, çocuğun kaldırıldığı yere oturmanın kendi hakkı olduğunu düşünüyor.
Kadınlar çocuklarıyla bir toplu taşımaya bindiklerinde korkunç zorluklar içinde kalıyorlar. Çocuk varlığı ile göze batıyor. Hatta poposunun kenarını bir yere dayasa, fazla yer işgalinden birileri homurdanmaya başlıyor. Çocuk belirli bir yaşa gelene kadar bu böyle devam ediyor. Yok sayılmayı ve birey olmamayı bu mekanlarda da tatbik ediyor çocuk.
Bebeklere gelirsek… Bir çocukla bir bebek arasında birey olma macerası açısından ne fark var? 3 yaşındaki bir çocuğun kendini bulma yolundaki sancılarına şahit olduysanız bilirsiniz. 1 aylık gebelikte kürtaja izin vermezsiniz, ancak doğmuş bir insan yavrusuna birey muamelesi yapmayı reddedersiniz.
Manisa Belediyesi’nin yaptığı da buydu. Ne bebeklere ne de annelere yaşam hakkı tanımak…
İnsan yavrusu muhtaç doğar. Bir geyik yavrusu doğduğu gibi ayaklanır. Aslan yavrusu hemen ayaklanır etrafı koklar, böcekler kendilerine hemen bir yol bulurlar. Özetle doğada, doğduğu anda neredeyse sakat sayılacak kadar “eksik” işlevle doğan bir başka canlı az bulunur. Biz insanlar, bu yüzden yavrularımıza çok uzun yıllar bakarız. Bebeğin doğru düzgün yürümesi yıllar alır. El kaslarının tam olarak gelişmesi ise 8 yaşını bulabilir. (Evet, eller. Bizi biz yapan en önemli organ.) Yani aslında bebekler fiziksel olarak engellidirler. Manisa Belediyesi, otobüse kadınları bebek arabası ile almayacağını açıklayarak, bir engelliye “Buraya arabasız bineceksin.” demekten farklı bir şey yapmamıştır. Üstelik yürüme engeli olan biri kollarını ve ellerini kullanabilirken bebekler bundan da yoksundurlar.
Bebeğin neredeyse sadece anneyle olduğu bir ülkedeyiz. Orta ve alt sınıf bir annenin bebeği ile gezmesinin tek yolu toplu taşıma. Toplu taşımada bebeği kucağa alıp, arabayı da katlamak diye bir seçenek fiziksel olarak mümkün değil. Kadının oturduğunu varsaysak bile yine o arabaya hakim olmak zorunda, bebeği tutmak (evet otobüs ortamında) diğer eliyle de bebeğin eşyalarının bulunduğu çantayı tutmak durumunda. Bu uygulama, “Anneler evde otursun.” demektir. Bedava olan her şey daha büyük bir maliyet yaratıyor. Bu çok açık. Nitekim pek çok ilde minibüsler, bu nedenle bebek arabalı anneleri minibüse almıyor.
Çocukların ve bebeklerin birey sayılması yetişkinler gibi onlardan da ücret alınması ile mümkün. Bu toplumca bebeklerin ve çocukların varlıklarının tanınmasıdır. Ücretini verdiğiniz hizmet için hesap sorarsınız. Parasını verdiğiniz şey için meşru bir hak arama zemini oluşturursunuz. Ücretini verdiğiniz çocuğunuzun bir birey olarak oturmaya hakkı vardır. 40 yaşındaki, 20 yaşındaki insanlara sanki onlar daha fazla yoruluyormuş gibi yer verdirmenizin anlamı kalmaz. Çocuğunuz için o koltuğun parasını vermişsinizdir çünkü.
Geçtiğimiz günlerde minibüsten, bebek arabalı olduğu için zorla indirilen bir kadının şoföre bebeği için para vermeyi talep ettiğini gördük. Minibüsçü ise bu talebi “etik” bulmuyordu, ancak kadını minibüsüne almamayı etik buluyordu. Kadın, parasını vererek dahi bir hizmeti satın alamaz durumda kalıyordu. Anneleri, seyahat özgürlüğünden alıkoyan şey, o hizmetin bedava olmasıdır. Ne kadar çelişkili gibi dursa da, para vermeden edindiğimizi sandığımız ayrıcalıkların tamamı için benzer mağduriyetler her zaman mevcut olacak.