Bu yazı, Elizabeth Nolan Brown’ın Libertarianism.org’da 28 Ocak 2015’te “Carceral Feminism and the Libertarian Alternative” ismiyle yayımlanan yazının çevirisidir. Çeviren: Mete.
Bazı feministler, liberteryen olmayan yasaların getirilmesini istemektedirler. Bu yazıda Brown, buna en iyi cevabın feminizmi bırakmak değil liberteryen bir alternatif geliştirmek olduğunu öne sürmektedir.
Geçenlerde Sharon Presley burada liberteryen feminizmin “Amerika’daki itibarlı bireyci geleneğin bir parçası” olduğunu yazdı. Ancak 2015’te pek çok insana göre, liberteryen feminizm ya bir oksimoron ya da bir ümitsiz vakadır. Bunun sebebi kısmen popüler feminizmin 20. yüzyılın sonlarında izlediği yoldur. Şu an birçok insana göre feminizm devlet müdahalesi gerektiren bir ideolojidir (yakın geçmişteki uygulamalar göz önüne alındığında bu doğru olsa da feminizmin böyle görülmesi ne doğal ne gerekli bir durumdur). Bunun bir diğer sebebi ise modern liberteryen gelenekte toplumsal cinsiyet problemlerine dair bir bilinçlilik, destek ve ilgi eksikliği olmasıdır.
Ancak ideolojiler ve akımlar olarak liberteryenizm ve feminizmin birbirlerine sağlayabilecekleri çok şey var. Elbette her liberteryen konu zorunlu olarak feminist değildir (tersi de doğrudur). Fakat liberteryenizm, toplumsal cinsiyet problemlerini değerlendirmede faydalı olacak farklı bir bakış açısı sağlayabilir ve hapis feminizminin kurduğu monopoliye karşı gelebilir.
“Hapis feminizmi”, popülerlik kazanmakta olan ve bugünlerde progresif feminizmle aynı anlama gelen bir terimdir. Progresif feministler, toplumsal cinsiyet kaynaklı problemleri tespit edip ardından çözüm için hemen devlete bakarlar – katı düzenlemeleri veya en azından probleme sebep olanların suçlu sayılmasını veya hapse atılmasını bir çözüm olarak görürler. Hapis feminizmi, milenyum feminizminin nispeten küçük bir kısmını oluşturmasına rağmen inanılmaz gür sesi olan bir akımdır. Bu akıma göre, eğer birkaç tane daha tecavüzcü yakalamamıza yarayacaksa yargı süreci görmezden gelinebilir veya atlanılabilir, nefret söyleminin cezası hapis olmalıdır ve “gerçekçi olmayan” kadın vücudu tasvir eden görseller, diğer pek çok şeyle birlikte, devlet tarafından yasaklanmalıdır.
Aaron Ross, Ocak’taki “Free Thoughts” podcast’inde benimle liberteryenizm ve kadınlar hakkında konuşurken şöyle demişti: “Uygulanmasını istediğimiz normları alıp içlerine korkunç bir devlet şiddeti ekliyoruz. Bunun farkında bile değilmişiz gibi gözükmemiz ise gerçekten şaşırtıcı”.
Fakat elde alternatif bir feminizm türü olmadığından toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine ve çifte standartlara çare bulmak isteyen insanlar – özellikle de genç insanlar – bu tarz progresif yollara başvurmak zorunda hissedebiliyor.
Liberteryen feminizm, bu problemler hakkında alternatif bir bakış açısı getirmeyi amaçlıyor. Bu bakış açısı, gitgide artan devlet müdahalesinin ve güç kontrolünün negatif, istenmeyen sonuçlarını gözler önüne serecektir. Bu açıdan liberteryen feminizm, daha az zorlayıcı, daha az gerici, daha az hak ihlal edici çözümler tasarlamak için iyi bir başlangıç noktasıdır; ataerkilliği sürdüren sosyal muhafazakarlıkla bazen “sosyal adalet savaşçısı” olarak hitap edilen müsamahasız feministlerin arasında liberteryen feminizm, bir üçüncü yol olarak düşünülebilir.
Liberteryenlere gelince, feminist bir perspektifin devletin zorlayıcı gücünü azaltması ve özgürlüğü maksimuma çıkarmak için verilen savaşın ölçeğini büyüteceği söylenebilir. Liberteryen feministler, görmezden gelinen veya yeterince vurgulanmayan pek çok problemi özgürlük akımının bir parçası haline getirmektedirler. Örneğin, üreme özgürlüğü (buna sadece kürtaj değil aynı zamanda doğum kontrolünün kolayca ulaşılabilir olması, devletin hamile kadınlara baskı uygulaması, taşıyıcı annelik yasası, tüp bebeklerle ve yapay rahimlerle ilgili ortaya çıkan yasal problemler ve benzeri şeyler de dahil), devletin ebeveynliği kontrol etmesi, çoğunlukla kadınların çalıştığı işlere aşırı devlet düzenlemesi getirilmesi, seks işçiliğinin yasallaştırılması ve milenyum liberteryenlerinin bir parçası olan kadınların gelişimi gibi konular liberteryen feministlerin özgürlük akımı kapsamında tartışmaya koyulduğu problemleri içermektedir.
Bu son kısım geçenlerde birçok genç liberteryen kadın tarafından dile getirildi. “Örnek liberteryen kız” ismiyle YouTube videoları yapan liberteryenizm savunucusu Julie Borowski, yakın zamanda yaptığı bir PanAm Post söyleşisinde “liberteryen çevrelerdeki kadın sayısı erkek sayısına hala eşit değil” demekteydi. Fakat ardından şunu da ekledi: “kadın liberteryenlerin sayısı kesinlikle artıyor. Liberteryenizm ana akım haline geldikçe liberteryenizmin felsefesi de çeşitli pek çok insanın ilgisini çekiyor. Yaklaşık sekiz yıldır bir aktif liberteryenim ve artık liberteryen etkinliklerdeki “örnek liberteryen kız” değilim”.
The Bill of Rights enstitüsü pazarlama direktörü Whitney Neal, PanAm Post’a “pek çok kadın aslında inançları ve ilkeleri açısından liberteryendir” dedi. Ancak bunun farkına varmıyorlar çünkü liberteryenizm hala göz önünde olmayan bir akım ve yüzeyde görünen kısmı da genellikle yanlış ve kötü. Neal sonra şöyle ekledi: “Kadınlar inançlarımızın temelinde bireysel özgürlük ve sorumluluk yattığını duyduklarında neredeyse her zaman bize katılıyorlar”.
Liberteryen düşüncenin özünde, onu kadınlar için sevimsiz yapan hiçbir şey yok. Fakat geleneksel olarak insanları liberteryenizme iten alanlar iktisat ve hukuktur – bunlar da tarihsel olarak ağırlıkla erkeklerden oluşan araştırma alanlarıdır. Şu anda bile liberteryen perspektifleri benimseyen pek çok yerde çoğunluğu erkekler oluşturmaktadır (Reddit, mesaj panoları vb.). Liberteryenizmin kadınlara çekici gelmemesinin arkasında yatan sebebin büyük bir kısmı basitçe liberteryen fikirleri henüz keşfetmemiş olmaları olabilir.
Kadınlar, liberteryenizmin hukukta, iktisatta, siyasi bilimlerde, Ron Paul ile birlikte ve öğrenci aktivizminde veya başka bir şekilde genel olarak artan temsili sayesinde liberteryen idealleri keşfettikçe kendini liberteryen olarak tanımlayan kadınların sayısı artıyor. Dahası, kadınlar liberteryen aktivizmine aktif şekilde dahil oldukça liberteryen tartışmalarda toplumsal cinsiyet problemlerine odaklanmış ve bunları gerçek liberteryen problemler olarak değerlendiren daha fazla yazı ve akademik çalışma görüyoruz.
Bu bazı liberteryenlerin hoşuna gitmiyor. Pek çok insanın liberteryen feminizmi bir çeşit “kimlik politikası” olarak veya en azından “ahlaki liberteryenizmin” bir artığı olarak değerlendirdiğini gördüm. Ancak liberteryen feminist kaygıların çoğu aşırı düzenleme, aşırı suçlaştırma, aşırı kontrol ve aşırı baskı uygulayan bir devlete olan temel karşıtlığa kolayca dahil edilebilir. Tabii ki, bazı feministler feminizm gereğince kadınlara özel bazı ayrıcalıkların verilmesini talep edebilir. Ancak, en iyi versiyonunda, feminizm herhangi bir biyolojik veya toplumsal cinsiyetin refahına veya ona uygulanması gereken yasal muamaleye öncelik tanımamaktadır.
Feminizm esasen biyolojik ve toplumsal cinsiyetlerin kader olmamasını sağlamakla ilgilenmektedir. Herkesi cinsiyet temelinde şekillenen beklentilerden ve bu beklentilerin yol açtığı poliçelerden kurtarmak özgürlüğü, mutluluğu ve insani gelişimi maksimuma çıkarmak için güzel bir yoldur.
Bana göre, feminist olduğu söylememle liberteryen olduğumu söylemem arasında bir fark yoktur. İkisi de inançlarımı etkilemektedir ama hiçbiri öncelikli değildir ve sıkı bir bağlılık gerektirmez. İnsanların genelde büyük siyasi partiler söz konusu olduğunda yaptığının aksine kendimi ne bunlardan birine “ait” hissediyorum ne de birinin “üyesi” gibi. Liberteryenizm ve feminizm, yol gösterici ilkeler, mikroskoplar ve meraklı olmanın yollarıdır; dogma veya kimlik değillerdir.
Feminizm, “geleneksel” toplumsal cinsiyet rollerinin bırakılmasını veya kişisel ilişkilerde bunlarla ilgili varsayımların değiştirilmesini veya yasaklanmasını gerektirmemektedir. Kimse eşitlikçi bir evlilik yapmaya, belirli bir şekilde seks yapmaya vb. zorlanmamalıdır. Feminizmin derdi eşitliğin gerektirdiği toplumsal normları yürürlüğe koymaktır, bunlara uymayı reddeden yetişkin bireylere normları dayatmak değildir. Feminizm, seçeneklerin sayısını artırmakla ilgilidir, herhangi bir seçeneği zorlamakla değil (Bu tartışmayı birinin çıkıp “Hah! Feminizm tam olarak belirli bir seçeneği zorlamakla ilgilidir” diyeceğini bilecek kadar yaptım. Orada durun. Twitter’ın en sıkıntılı tarafıyla ilgili bir şeyler demeye veya ticari amaçlı blogların feminizmini tasvir etmeye çalışmıyorum. Yapmaya çalıştığım şey feminist ilkelerin doğal olarak neler ima ettiği ve neler ima edebileceğini göstermek).
Bu şekilde görüldüğünde, feminizm hem erkeklerin hem kadınların, tüm toplumsal cinsiyetlerin ve biyolojik cinsiyet spektrumunun tamamının dertlerine hitap etmektedir. Katı biyolojik ve toplumsal cinsiyet “mecburiyetlerini” reddetmek insanların belirli bir cinsiyeti sevmesi veya belirli bir cinsiyetle eşleşmesi gerektiğini reddetmektir; kadınları sürekli mağdur olarak gören görüşü reddetmektir; hem kadınları hem erkekleri sıkıştıran cinsel stereotipleri reddetmektir ve devletin cinsiyetçi kavramları, normları ve poliçeleri zorla uygulamaya çabalarını reddetmektir.
Bir sözde “liberteryen an” ancak akımın daha fazla kadına ve her cinsiyetten bir feminist gibi düşünen daha fazla insana çekici gelmesiyle mümkün olacaktır. Birey hakları, feminizmin kalbinde yatmaktadır. Liberteryenlerin bu hakları geri istemesinin zamanı geldi.