Görsel:Monica Trinidad
Okuyacağınız yazı rahafeministcollective.org kaynağından çevrilmiştir.
2020’de savaşa hayır!
Raha Iran Feminist Kolektivi
Savaştan bıktık. Bu bitmeyen savaşta; korku, sürgün, ayrılık, bombalara karşı barınaklar, travma, gözaltı, öfke ve umutsuzluğu; bu hafta, bu yıl, hatta hayatımız boyunca tanıdık. Militarizmin ve devlet baskısının kısa dönemdeki ve kuşaklar üzerindeki etkilerini görüyoruz.
Aynı zamanda, savaşa karşı strateji gelişmek için toplandığımız, çocukların kabanlardan yapılma bir yatak yığınında uyuduğu evlerde örgütlenmeyi ve direnç göstermeyi öğreniyoruz.
Savaş yaklaştıkça güçlenen milliyetçilik bizi ürpertiyor. Kasım Süleymani’nin Trump yönetimi altında gerçekleşen suikastine karşı olduğumuz gibi devamında İran hükümetinin Irak askeri üslerine yaptığı saldırıya da karşıyız. Herhangi bir ülkenin arkasına sığınmak yerine, Irak, İran, Suriye ve dünyanın geri kalanında ölüm ve sefaletle sonuçlanan dış ülke müdahalelerini reddediyoruz.
Kendimizi, İran, Irak, Suriye ve dünyanın geri kalanında, demokratik bir gelecek için çalışan insanlarla dayanışma içinde konumlandırıyoruz.
Son iki ay içinde, hem İran hem Irak sokaklarında, halk önderliğinde birçok eylem yapıldı. Irak’ta devlet baskısıyla karşı karşıya olan onbinlerce insan Irak’taki İran ve Amerika kontrolüne son verilmesini ve kendi toplumlarını en baştan yeniden inşa edilebilmesini talep etti. İran’da ABD yaptırımları ile yerel özelleştirme ve kemer sıkma politikalarının bir kombinasyonu tarafından üretilen büyük eşitsizliğin sebep olduğu öfke, benzin fiyat zammıyla beraber protestoların patlak vermesine sebep oldu. İran hükümeti bu protestoları şiddete başvurarak birkaç gün içinde bastırdı.
ABD’nin Süleymani’ye yönelik bu son saldırısı, Irak’taki kitle hareketlerini yerinden oynatma riskiyle birlikte, ABD ve İran arasındaki aracılı savaşı da tetikliyor. İran halkı, bir yandan öldürülen protestocuların yasını tutarken bir yandan da Amerika’nın bombalarının kültürel değer taşıyan alanlara gelme ihtimaliyle yüzleşiyorlar. Süleymani suikasti, İran ve Irak halklarının halihazırdaki militarizm ve kendi içine kapanma halini güçlendirdi. Bu da popüler demokratik hareketlerin büyümesini ve sürdürülebilirliğini zorlaştırıyor.
İranlıların yaşam koşullarını kötüleştiren ekonomik yaptırımların kullanılmasına şiddetle karşıyız. Bu yaptırımlar sonucunda İran halkının yemek ve diğer ihtiyaçlarının maliyeti arttı, hayat kurtarıcı ilaçlara erişimi engellendi, lokal petrol rafinelerine geri dönülmesi sebebiyle kirlilik arttı ve artan devlet baskısına mazeret sağlandı. Yaptırımların sonucu çıkan ekonomik savaşın sadece askeri savaşa zemin hazırladığını görüyoruz. ABD yaptırımları sebebiyle yaşamını kaybeden Iraklıları ve bu yaptırımların ABD’nin 2003 Irak işgaline nasıl yol açtığını unutmayacağız.
Feministler olarak, patriyarka ve militarizmin nasıl birlikte ilerlediğini anlayabiliyoruz. Savaşı, kadınları ve LGBTQ bireyleri özgürleştirme adı altında yapılacak, herhangi bir meşrulaştırma girişimi; toplumsal cinsiyet bazında gelecek muhtemel adalete bir saldırıdır.
Herkese savaşa ve yaptırımlara karşı çıkma çağrısı yapıyoruz, vekalet savaşları ve “teröre karşı” savaşlar dahil.
• Tüm insanları her yerde demokrasi için taban hareketleriyle dayanışma içinde olmaya çağırıyoruz.
• Dayanışma ve aktivizmimizin, bizim adımıza hareket ettiklerini iddia ederken ve vergilerimizi harcayarak şiddeti sürdüren kurumlara meydan okuyarak başlaması gerektiğine inanıyoruz. ABD’de, silah satışı da dahil olmak üzere burada ve diğer her yerdeki, her türlü militarizme karşı çıkmalıyız.
•Siyahi ve kahverengi toplulukları “terörle mücadele” ve “kamu güvenliği” adına hedefleyen polisin, sınırların ve hapishanelerin gözetimine ve militarizasyonuna direnmeliyiz. Devlet güçleri, savaşın devletlerce muhafaza edilen, taktiksel yollarla gerçekleştiğini, barışın her zaman ulaşamayacağımız bir gelecekte yaşadığını hayal etmemizi istiyor.
Onun yerine bizimle hayal edin. Bu yasakları, sınırları, bombaları, orduları ve hapishaneleri feshettiğimizi düşünün. Gökyüzü; füzeler, el bombaları ve bombalar yerine; kuşlara, güneş ışığına ve temiz havaya açık olmalı. Topraklar, çiçek ve sebze bahçeleri yaratmak için özgür olmalı. Tüm yabancı güçlerin evlerine döndüğünü, yaptırımların kaldırıldığını, kaynakların mete geliştiğini; Tahran’dan Bağdat’a ve Washington’a, DC’den Şam’a eylemcilerin; hayatı, tarihi ve olasılıkları tanıyan ve saygı duyan bir toplum için kendi şartlarında örgütlenmekte özgür olduğunu hayal edin.