Bu yazının orijinali, çeşitli kaynakların derlemesi olarak GWAnet’te yayımlanmış şu yazıdır. Aşağıdaki yazı, orijinal yazının Türkçe çevirisinin bölümlerinden biridir. Çeviren: Mete. Görsel: Hilal Güler, dijital kolaj.
Akımlar ve ideolojiler
Yıllar içerisinde feminist ideolojiden hareketle birçok alt-akım geliştirilmiştir; bu serinin devam eden birkaç bölümünde bazı büyük alt-akımlar tanıtılacaktır. Bu akımlar genellikle bazı konularda birbirleriyle benzer özellikler taşımaktadır. Bu nedenle, bazı feministler kendilerini birden fazla feminist düşünce akımına ait görmektedir.
Anarka-feminizm
Anarka-feminizm (ayrıca anarşist feminizm ve anarko-feminizm de denmektedir) anarşizmle feminizmi birleştirmektedir. Anarka-feminizm, ataerkilliği genellikle istemsiz hiyerarşinin kendisini gösterme şekli olarak görmektedir. Anarka-feministler, ataerkillik karşısındaki mücadelenin sınıf mücadelesinin ve devlete karşı verilen anarşist mücadelenin ana parçalarından biri olduğuna inanmaktadır. Özünde, bu felsefe anarşist mücadeleyi feminist mücadelenin ve feminist mücadeleyi anarşist mücadelenin zorunlu bir bileşeni olarak görmektedir. L. Susan Brown’un dediği gibi, “Bir siyaset felsefesi olarak anarşizm, tüm güç ilişkilerine karşı geldiğinden doğası gereği feministtir.”
Önemli tarihi anarka-feministler arasında Emma Goldman, Federica Montseny, Voltairine de Cleyre ve Lucy Parsons bulunmaktadır. İspanyol İç Savaşı’nda Federacion Anarquista Iberica’ya bağlı olan bir anarka-feminist grup olan Mujeres Libres (“Özgür Kadınlar”), hem anarşist hem feminist fikirler savunmak için organize olmuştur.
Çağdaş anarka-feminist yazarlar/teorisyenler arasında Germaine Greer, L. Susan Brown ve eko-feminist Starhawk bulunmaktadır. Çağdaş anarka-feminist gruplar arasında ise Bolivia’s Mujeres Creando, Radical Cheerleaders, İspanyol anarka-feminist ekip La Eskalera Karakola ve Boston’da yıllık yapılan La Rivolta! Konferansı vardır.
Sosyalist ve Marksist Feminizm
Sosyalist feminizm, kadınların baskılanmasını sömürüyle ilgili Marksist fikirlerle ilişkilendirmektedir. Sosyalist feministler, kadınların iş yerindeki ve evdeki eşit olmayan konumlarının onları baskı altında tuttuğunu düşünmektedir. Sosyalist feministlere göre, seks işçiliği, ev işleri, çocuk bakımı ve evlilik kadınların onlara ve yaptıkları önemli işlere hakkını vermeyen ataerkil bir sistem tarafından nasıl sömürüldüğünün örnekleridir. Sosyalist feministler, enerjilerini bireylere odaklanmaya değil toplumu bütünüyle değiştirmeye odaklanmaya harcamaktadırlar. Onlara göre, sadece erkekler değil tüm diğer gruplar kadınların baskılanması karşısında mücadele vermelidir çünkü kadınların maruz kaldıkları baskılar kapitalist sistemdeki herkesi etkileyen daha büyük bir düzenin parçasıdır.
Marx, sınıf baskısı aşıldığında cinsiyet baskısının da ortadan kaybolacağını düşünmüştür. Bazı sosyalist feministlere göre, cinsiyet baskısını sınıf baskısının bir alt kümesi olarak gören bu görüş naiftir. Sosyalist feministlerin çoğu eseri cinsiyet fenomenini sınıf fenomeninden ayırmaya meyletmiştir. Sosyalist feminizme katkıda bulunanların bazıları, geleneksel Marksist fikirleri cinsiyet baskısı hakkında sınıf baskısıyla ilgili olmadıkça sessiz kaldıklarından eleştirmiştir. Radical Women ve Freedom Socialist Party gibi uzun ömürlü Amerikan organizasyonlarına dahil olan pek çok diğer sosyalist feminist, Frederick Engels ve August Bebel’in klasik Marksist yazılarının cinsiyet baskısıyla sınıf baskısının arasındaki bağlantıyı gösteren güçlü açıklamalar sunduğunu ileri sürmüştür.
On dokuzuncu yüzyılın sonlarında ve yirminci yüzyılın başlarında, hem Clara Zetkin hem de Eleanor Marx, erkeklerin şeytanlaştırılmasına karşı gelmiş ve pek çok erkek-kadın eşitsizliğini aşabileceğini düşündükleri bir proleterya devrimini desteklemiştir. Clara Zetkin ve Alexandra Kollontai de dahil olmak üzere pek çok Marksist lider, kendi akımları halihazırda en radikal kadın eşitliği taleplerini içerdiğinden, Marksizm’i feminizmle birleştirmek yerine feminizmin karşısına koymuştur.