Bu yazının orijinali, çeşitli kaynakların derlemesi olarak GWAnet’te yayımlanmış şu yazıdır. Aşağıdaki yazı, orijinal yazının Türkçe çevirisinin bölümlerinden biridir. Çeviren: Mete. Görsel: Hilal Güler, dijital kolaj.
Fransız Feminizmi
Fransız feminizmi, Fransa’daki bir grup feministin 1970’lerden 1990’lara uzanan feminist düşüncesine gönderme yapmaktadır. Anglofon feminizmine kıyasla, Fransız feminizmi daha felsefi ve edebi bir yaklaşım benimsemiştir. Fransız feminizminin yazını genellikle daha coşkulu ve metaforiktir, politik doktrinle ilgili daha az kaygılıdır ve “beden” teorileri üzerine odaklanmaktadır. “Fransız feminizmi” terimi Fransız olmayan ama azımsanamayacak bir süre Fransa’da ve Fransız gelenek dahilinde çalışan Julia Kristeva ve Bracha Ettinger gibi yazarları da içermektedir.
1970’lerde Fransız feministler, feminizme “ecriture feminine” kavramıyla yaklaşmışlardır. Bu kavramın çevirisi kadın veya feminen yazındır. Helene Cixous, yazının ve felsefenin fallus merkezli olduğunu ve Luce Irigaray gibi diğer Fransız feministlerle birlikte “vücuttan yazının” tahrip edici bir pratik olduğunu öne sürmüştür. Feminist psikoanalist ve felsefeci Julia Kristeva’nın çalışmaları, genel olarak feminist teoriyi ve özel olarak feminist edebi eleştiriyi etkilemiştir. 1980’lerden itibaren sanatçı ve psikoanalist Bracha Etinger’in çalışmaları edebi eleştiriyi, sanat tarihini ve film teorisini etkilemiştir. Fakat, akademisyen Elizabeth Wright’ın da dikkat çektiği gibi, “bu Fransız feministlerin hiçbiri kendilerini Anglofon dünyada anlaşıldığı şekliyle bir feminist hareketin içinde görmemiştir.”
Teorik Ekoller
Feminist teori, feminizmin teorik ve felsefi alanlardaki uzantısıdır. Antropoloji, sosyoloji, iktisat, kadın çalışmaları, edebi eleştiri, sanat tarihi, psikoloanaliz ve felsefe gibi çeşitli disiplinlerdeki araştırmaları kuşatmaktadır. Feminist teorinin amacı, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini anlamaktır. Teori başlıca toplumsal cinsiyet politikasına, güç ilişkilerine ve cinselliğe odaklanmaktadır. Bu sosyal ve politik ilişkilerin bir eleştirisini yapmakla birlikte, feminist teorinin çoğunluğu kadınların haklarının ve çıkarlarının desteklenmesiyle ilgilidir. Feminist teoride incelenen temalara, ayrımcılık, stereotipleştirme, nesneleştirme (özellikle cinsel nesneleştirme), baskı ve ataerkillik dahildir.
Amerikan edebi eleştirmen ve feminist Elaine Showalter, feminist teorinin aşamalı bir gelişim gösterdiğini anlatmaktadır. Ona göre, ilk aşama “feminist eleştiri”dir. Bu aşamada, feminist okuyucu edebi fenomen arkasındaki ideolojileri tetkik etmektedir. Shoewalter, ikinci aşamaya “jino-eleştiri” demektedir. İkinci aşamada, “kadın metnin anlamının üreticisidir”. Bu anlayışına göre, bu aşamaya “kadın yaratıcılığının psikodinamikleri; kadın dili problemi ve linguistiği; bireysel veya kolektif kadın edebi kariyerinin ve edebi tarihinin gidişatı” dahildir. Shoewalter’a göre son aşama “toplumsal cinsiyet teorisi”dir. Bu aşamada, “biyolojik/toplumsal cinsiyet sisteminin ideolojik ithafları ve edebi etkileri” araştırılmaktadır. Akademisyen Toril Moi, bu modeli eleştirmiştir. Ona göre, feminist teoriyi böyle modellemek kadın subjektifliği açısından esensiyalist (veya özcü [ing. essentialist]) ve belirlenimcidir ve Batı’nın dışındaki kadınların durumunu açıklayamamaktadır.