Bireysel Silahlanma

Erkek Şiddetine Karşı Neden Bireysel Silahlanmalıyız?

Kadına yönelik fiziksel şiddeti, taciz ve tecavüzü azaltmanın uzun vadeli yolları düşünülürken kadınlar olarak bugün-şu an, kendimizi savunmak zorunda olduğumuz bir gerçektir. Bireysel silahlanma bu açıdan kadınlar için en meşru öz savunma yoludur. Legal yollarla silah elde etmiş ve bunları kullanmayı öğrenmiş bir kadın, illegal yollardan silahını elde etmiş bir erkekten daha radikal duruyor. Kaldı ki yıl yıl değişmekle birlikte, istatistiklere bakıldığında ülkemizde ruhsatsız silahla suça karışan insan oranı ruhsatlı silahla suça karışan insan oranından her zaman fazla. Şuça karışanların neredeyse tamamına yakını ise erkek. Bu konudaki istatistikler çeşitli kaynaklarda spekülatif bir şekilde, çoğu zaman kaynaksızca, aşırı yorumlamalar ve çeşitli “tahmin”lerle yer alıyor. Bu çarpıtma istatistiklerin ve yorumların en meşhurları Umut Vakfı’nın (2007) internet sitesinde ve verdiği röportajlarda.

Sitede yayımlanan 2007 yılında suça karışan silahlarla ilgili istatistikler şöyle: 2007 yılı Ocak ve Nisan ayları arasında kişilere, mal varlığına, topluma, millete ve devlete karşı toplum 276.572 olay meydana gelmiştir. Bu olaylarda 3037 kişi ölmüş ve 54350 kişi ölmüş ve 54350 kişi yaralanmıştır. Bu olaylarda kullanılan ve ele geçirilen ruhsatlı silah sayısı 767, ruhsatsız silah sayısı ise 5809’dur.

Bu verilerin bizi ilgilendiren kısmı sadece “olaylarda kullanılan ve ele geçirilen ruhsatlı ve ruhsatsız silah” sayıları –ki bu 6576 olayın suç niteliklerini bilmiyoruz. Silah atma, kasten yaralama veya öldürme, ihmal ve kazaen yaralama, kasten öldürme veya taşıma ruhsatı olmadığı halde taşıma gibi pek çok nedene bağlı olabilen suçlar mevcut. Bütün bir 2007 yılı için ateşli silahlarla öldürülenlerin içinde bulunduğu istatistikler, TUİK (2008) ölüm istatistiklerine göre 1215. Bu ölüm sebepleri arasında ise adli müdahale ve ateşli silahlar dışında kullanılan araç ve yöntemler de bulunmakta. Boğma, itme, dayak, kesici aletler, zehirleme gibi pek çok sebep. 1215 ölümün tamamının 2007 yılı içerisinde sadece ateşli silahlarla gerçekleştiğini varsaysak bile her yıl trafik kazalarında ölen insan sayısı, bu sayının en az 3 katı. Üstelikle ateşli silahlarla insan öldürmede ateşli silahın sadece bir araç olduğu da düşünülmelidir. Bir insanın birini öldürmek gibi bir fikri varsa –ki ateşli silahların planlayarak adam öldürmede kullanım oranını bilmiyoruz- bunun için elinin altında ateşli silah olmasına gerek olmadığı da açıktır. Cinnet geçiren biri için bile bir ekmek bıçağı amacına ulaşmasında yardımcı olacaktır. Dahası suça karışan silahların büyük oranı ruhsatsızdır. Her yıl artan ruhsatsız silah sayısı ile beraber suça karışan silah sayısı da artmaktadır. Ruhsatlı silah suçu önleyici baş faktörlerden biridir.

 

Diğer bir kaynağı verilmeyen istatistik, yine Umut Vakfı’nda (2007) şöyle: Polis ve jandarma bölgelerinde bulunan silah sayısı “yaklaşık” 2.5 milyondur. Ruhsatsız silahlar da hesaba katıldığında toplam sayı “ortalama” 7-10 milyon arasındadır.

 

Sayılar doğru ise, yılda ateşli silahlarla 40 bin olayın gerçekleştiğini düşünsek bile bu toplamın içinde olaya karışan silah oranı %0.4’tür. Geriye kalan yüz binlerin suça karışmamış olması (aynı silahın birden fazla suça karışmış olabileceğini hesaba katmaksızın) bireysel silahlanmanın pek çok insanın hayatını, sevdiklerinin hayatını ve mülkünü koruduğu açıktır. Gerçekleşen suçlar hesaba katılırken, kurtulan hayatların istatistiği yoktur. Dahası legal yollardan elde edilen silahlarla, insanların kendilerini, ailelerini ve mülklerini korumak için kullanmaya eğilimli olacakları çok açık. Umut Vakfı gibi istatistikleri eksik yansıtıp, yanlış yorumlamalara sebep veren binlerce siteyi, yazıyı, röportajı bulmak mümkündür.

 

Ruhsatlı silah sahiplerinin büyük kısmı, çoğu zaman, kadınlardan daha fazla savunmaya ihtiyacı olmayan erkekler iken, ruhsatlı silaha sahip olanlar içinde kadınların çoğunluğu oluşturmaması ve bundan uzak tutulmaları trajiktir. Toplum özellikle kadınlar bağlamında silahlanma seçeneğini aktivistlerin yanlış yönlendirmeleri ve her yerde karşımıza çıkan “bireysel silahlanmaya hayır” propagandası sebebiyle en baştan elemiştir. Oysa bunlar erkekleri korkutmaktan ve vazgeçirmekten çok kadınları korkutup vazgeçirmektedir-. Eğer şiddetin, tecavüzün ve tacizin erkeklerden geldiğini defalarca deneyimlediysek, kendi öz savunmamız için elde edeceğimiz silahların bizi koruyacağı da açıktır. Kaldı ki hiçbir akıl sağlığı yerinde olan kişi legal yoldan elde ettiği silahını kendisini taciz eden adam için kullanmayacaktır. İstatistik olarak da erkekler için bile gerçek budur.

Türkiye’de ruhsatlı olarak silah elde etmek devlet tarafından dahi teşvik edilmemekte, tersine çoğu orta sınıf insana bile fazla gelebilecek uçuk fiyatlar ve devlete karşı yükümlülükler insanları ruhsatsız silah elde etmeye yöneltmektedir. Bunun en başında silah ruhsat harçları, tabanca ve mühimmat fiyatlarının fazlalığı, taşıyabilmek için tek şekilde ruhsat uygulaması ve kadınlar için en önemlisi eğitim imkânlarının çoğaltılarak bürokratik engellerin kalkmasıdır. Türkiye’de atış poligonu sadece 16 ilde mevcuttur.

Türkiye’de silah taşıyıp bunu “kullanan” kadın oranı hakkında bir bilgimiz olmadığı için tek tek olaylar üstünden gitmek doğru olabilir. Çilem Doğan, herkes tarafından tanınan “Hep erkekler mi ölecek?” sözünün sahibi ve kocasının katili. Olayların nasıl geliştiği bilinmez, ancak tüm ailenin onayladığı şey Çilem’in evlendiğinden bu yana yoğun bir şekilde şiddet gördüğü. Çilem Doğan “o an”ı bir röportajında anlatıyor. “Yatağa tutunmaya çalışırken, elim metal bir şeye değdi. O an silahı nasıl aldım, nasıl vurdum hatırlamıyorum. Ne silah sesi duydum ne de başka bir şey. Sadece kulağıma kızımın ağlama sesi geldi. O silah o anda patlamasaydı, kesinlikle ben oradan sağ çıkamayacaktım.” (Hacıvelikızı ve Yıldız, 2015) Hikâyenin burasında Çilem Doğan’ın kocası, üzerinde, onu boğazlar vaziyettedir. Yaşamla ölüm arasındaki o çizgide hakikat, Çilem’i ölümden kurtaranın o metal olduğudur.

Öz savunma adı üzerinde savunmadır. Nefsi müdafaadır. Kendini, aileni ve mülkünü korumak için en doğal hakkındır. Nevin Yıldırım, kendisine defalarca tecavüz eden adamı çok daha önce durdurabilirdi. Kedini koruması için yasal yollarla elde ettiği bir silahı bulunsaydı şu an başka bir durumda mı olurdu, sormak gerekiyor. Tecavüzcüsünü öldürmeden belki onu korkutabilirdi, tabii ki bunlar sadece tahmin. Bireysel silahlanma ile kendini savunmanın sonucu, mutlaka birini yaralamak veya öldürmek de olmuyor. Karşı taraf için caydırıcılığı da önemli bir neden.

ABD’de yapılan bir araştırmaya göre edinilen silahların %70’i evde kullanılmakta ve bu katillerin neredeyse tamamını erkekler oluşturmakta. (Bates, 2014) Eşlere, eski eşlere, sevgililere, eski sevgililere ve çocuklara karşı kullanıldığı çok açık olan bu silahlara karşı kadınları silahlanmamak üzere uyarmak erkeğin eline silahı verip beklemekten farksızdır.

Türkiye’de kadınların legal yoldan bireysel olarak silahlanmasına en fazla karşı çıkanlar yine Türkiye’deki ana akım feministlerdir. Filiz Kerestecioğlu (2012) akıl almaz sebeplerle kadınların bireysel silahlanmasına karşı çıkıyor. “Bugün, kadınların politikasını yaptığı ve karışılmaması gerektiği iddia edilmiş özel hayatların o özel alanlarına baktığımızda kullanılmaya hazır tonlarca silahın mevcut olduğunu görürüz. Bu nedenle tıpkı özel olanın politik olduğu ve orada yaşanan şiddete karışılması, ifşa edilmesi ve karşı çıkılması gerektiği gibi “bireysel silah” da politiktir. Ona karşı da ciddi biçimde mücadele edilmesi gerekir “Bireysel silah” erkek egemenliğinin görünümlerinden birisidir ve erkeklerin hiç de bireysel olmayan iktidarlarını sürdürmenin önemli bir aracıdır.” Bu silahlar ne yazık ki dünyanın her yerinde öncelikle kadınlara yöneltilmektedir. Silah bulundurmanın genelde sıralanan nedenlerine baktığımız zaman; öne sürülen gerekçelerden en önemlisi olan “güvenlik ihtiyacı ve savunma”ya aslında en çok kadınların ihtiyacı varken, bugün silahlanma apaçık bir şekilde erkekler tarafından yürütülmekte ve savunulmaktadır.”

Görüldüğü gibi Kerestecioğlu, bireysel silahlanmaya karşıdır, çünkü silahları erkekler kullanmaktadır ve bireysel silahlanma “politik”tir. Bu politiktir vurgusu şaşırtıcı, bir şeye karşı çıkacaksak bunun sebebi onun politik olması olamaz, çünkü feminist mücadelenin kendisi de politiktir. Üstelik kadınların öldürülmelerinin sebebi silahlar değildir, o silahı bilinçli olarak tutan erkeğin elidir. Ateşli silahlar icat edilmeden önce de erkekler kadınları öldürüyor, onlara şiddet uyguluyor ve tecavüz ediyorlardı.

Sonuç olarak, Türkiye’deki kadınlar dünyadaki diğer kadınlar gibi taciz, tecavüz ve fiziksel şiddet gibi çeşitli şiddet biçimlerine maruz kalmakta. Bu olası felaketlere karşılık tecavüzün tarihi, tecavüzün köklülüğü, erkek şiddetinin sebepleri, karşımıza çıkan binlerce istatistik bu sorunun yakıcılığına karşılık net bir çözüm sunamıyor. Oysa kadınların legal olarak bireysel silahlanmaları bu soruna bir çözüm olarak karşımızda. Bunun için kadınlar olarak devlete silahları elde etmede yasal kolaylıklar sağlaması konusunda baskı yapmak da bizim görevimiz olmalıdır. Hangi feminizmi benimsemiş olursak olalım.

Bu yazı 2016 yılında, Liber+ Dergisi 8. Sayı’da çıkmıştır.

Kaynaklar

Hacıvelikızı ve Yıldız, (2015). Sonunda Bana Kendini Öldürttü. Feminist Politika. (28). (s. 23).

Türkiye İstatistik Kurumu, (2008). Ölüm İstatistikleri İl ve İlçe Merkezleri 2008 www.tuik.gov.tr/IcerikGetir.do?istab_id=21 (20 Şubat 2016)

Bates, (2014). Arming Women Against Rape and Endangenment, Do You Know 51% of Mass Murder Victims Are Female? http://www.aware.org/resources/blog/entry/did-you-know-51-of-mass-murder-victims-are-female> (20 Şubat 2016)

Kerestecioğlu, (2012). Silah Bulundurma ve Kullanmanın Cinsiyet Boyutu. Güncel Hukuk Dergisi. (98)

Umut Vakfı, (2007). Türkiyede BİREYSEL SİLAYLANMAya ilişkin İSTATİSTİKLER. <http://www.umut.org.tr/turkiye-de-bireysel-silahlanma-ya-iliskin-istatistikler/> (21 Şubat 2016).

Belgesel: http://www.agirlandagunfilm.com/

 

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments